Öfkeme
güvenirim ben. Mutasyona uğramış iyiliklerden daha samimidir. Bana tiyatrodan
bahsetme, sahteden sevenlere konservatuar açıldı da gitmediler mi? Sen çıkarsız
neyi sevebildin ki bu güne kadar, bana aşktan bahsetme, içindeki kötüyü başka
kötü bir bedenle nötrlemeye çalışmadın mı? Eksiyle eksiyi çarparsan artıyı bulursun
da, aklayabileceğini kim söyledi?
Çıkarsız bir
ilişki türü söyleyebilir misiniz bana? Bana geri dönmeyen sevginin dik alasına
söveyim. Anneni sevmeye başladığında
tanıyor muydun ki, tanımadan sevmeyi nereden öğrendin? Söylentilere hiç kulak
asmadım ben, yok herkes doğduğunda temizmiş, yok büyüdükçe öğrenmişim kötülüğün
ne olduğunu. Sen sıkıldığında anneni teklemekle başladın bu hikayeye, bana
masal anlatma. Belgesel izlediğinde küfrettiğin hayvanlar var ya hani avının
boynunu tek hamlede koparan, onlar canı tehlikede değilse saldırmadı hiç sağa
sola. Sen hiç kabilesine sinirlenip ormanı ateşe veren aslan gördün mü? Ya da başkasıyla
muhabbet eden dişi ceylanı 52 yerinden bıçaklayan erkek ceylan? Özünde kötülüğü
barındıran tek hayvan insan! Hem de şanssız bir gen de değil bu, hepsinde var.
Sadece bu güne kadar sınırların zorlanmamış. İşkence suçundan yakalanan adama
işkenceyle karşılık verme isteği nereden geliyor hiç düşündün mü?
Kötülüklere
sıra verebilir miydik acaba? Hangisi daha kötü kim karar verecek? Böyle bir
kurul olmadığına göre herkes kendi listesini yapabilir. Sen bana en kötüsü seri
katillerdir dersin, ben sana sadece sevgisiz insanlardan bahsederim. İçindeki
kötülüğü ve şiddeti bastırmanın bin bir yolunu bulursun. Tek bir şeyi
bastıramazsın bu hayatta, sevgisizliğini. Öyle yüksek sesle bağırır ki
sevgisizlik, yunus düdüklerini çatlatır. Sağır insanların bile bir gün bir
teknolojiyle duyma ihtimali olabilir ama ya o umursamazlığı din edinmiş
insanların bir gün düzelebileceğine inanabilir miyiz? O kadar da saf olabilir
miyiz? İçindeki kötüyü bulmak, onla oynamak istersen tüm zamanların en popüler
mekanına davet edelim seni. “Umursamazlar Salonu”. İçindeki vahşet etrafa
dehşet saçabilirdi belki, hoş bile karşılanabilirdi. Ama umursamazlık
bedeninden sıyırabileceğin bir lanet değil. Hiçbir şey yapmadığını iddia
ederken tsunami gibi vurduğun yeri yıkıp bir de yetmezmiş gibi içine çekersin
etrafında ne varsa. Acı vererek beslenen canavarın karnı doyduğunda geriye
kalan kılçıkların çaresizliğine de modern isimler verirler, depresyon gibi.
Umursamazlığın sadece kendini bağladığını düşünenler ise, senin enkaz altındaki
çığlıklarını uzaktan izleyip utanmaz bir üzüntü tablosu sergilerler. Ben bir
şey yapmadım ki!
Her şey için
bir suçlu bulmak hayatımızı ne kadarda kolaylaştırır oysa. Bazen kendimize
çuvaldız değil 9 numara şiş batırmamız gerektiğini hep sümen altı ederiz. Terk
eden adamlara yas tutarken, aslında ne kadar kötü bir insan olduğunu yedi
mahalleye yaymaya çalışırken, bu adamlara tiranlık taslamalarına izin veren
kadın milletini hiç sorguladığımızı hatırlamıyorum. Bir ülkeyi, zulümden zulüme
koşturan, günü hoş geçsin diye süs balığına yem atar gibi aslanların önüne köle
atan ve işin en kötü tarafı tüm bunları sadece yapabildiği için yapan
tiranların torunları değil mi bizi parmağında oynatmaya çalışanlar. Gücün
kardeşi midir kötülükten zevk almak? Can yakmanın verdiği hazzı hangi
uyuşturucu karşılayabilir ki. Mazoşistlik olmasaydı sadistlik gelişir miydi?
Adamın burnundan akan nefreti ipek mendillerle silmek kadının naifliğine
yakışırdı. O ipek mendilin boğazına dolanacağını adı gibi bildiği halde hem de.
Bilip de susmak ise başına gelebilecek en büyük felaket. Kadın bilir, kadın
susar, kadın lanetlenir. Rahmine tutunan parçayı lanetin kordonuyla besler.
Bir çatlak
bulup yeryüzüne çıkmaya çalışan lav gibi ufak bir çatlak bekleyen kötülük, çıkarları
elinden alınmış bir bedene denk geldiğinde yıkıp geçer etrafını. Karınca bile
incitmez dediğimiz insanlardan almadık mı en büyük yaraları? Gün içinde sinirli
gezen insanlardan korkmamayı öğretti hayat bana. Öfkesi dışarıda olanlar neredeyse
en çok güvenebileceklerimiz hatta. İçindeki zalimliği bir maden gibi sessizce
saklayanların yüzündeki gülümsemenin taklidi Çin’de bile yapılamaz. Sahteliğin
dayanılmaz hafifliğidir kötülüğün kolonları ve kirişleri.
Bir gün,
Pandora’ nın kutusuna tüm kötülükleri geri tıkma savaşı verirsek, sığınağında
bolca şefkat biriktirenler kazanacak, şüphesiz.
46 Magazine
0 yorum:
Yorum Gönder