tag:blogger.com,1999:blog-15665669926612273582024-03-13T23:52:07.701+03:00Konuşma, konuştukça sıra bana gelecek!Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.comBlogger21125tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-34185923676220936502012-12-21T16:07:00.000+02:002012-12-21T16:07:05.267+02:00Öfke<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Y7Iawy6JtpE/UNRsx5ZoX4I/AAAAAAAAAho/2iqeGrPr7a8/s1600/evil-eye.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-Y7Iawy6JtpE/UNRsx5ZoX4I/AAAAAAAAAho/2iqeGrPr7a8/s1600/evil-eye.jpeg" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Öfkeme
güvenirim ben. Mutasyona uğramış iyiliklerden daha samimidir. Bana tiyatrodan
bahsetme, sahteden sevenlere konservatuar açıldı da gitmediler mi? Sen çıkarsız
neyi sevebildin ki bu güne kadar, bana aşktan bahsetme, içindeki kötüyü başka
kötü bir bedenle nötrlemeye çalışmadın mı? Eksiyle eksiyi çarparsan artıyı bulursun
da, aklayabileceğini kim söyledi?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Çıkarsız bir
ilişki türü söyleyebilir misiniz bana? Bana geri dönmeyen sevginin dik alasına
söveyim. Anneni sevmeye başladığında
tanıyor muydun ki, tanımadan sevmeyi nereden öğrendin? Söylentilere hiç kulak
asmadım ben, yok herkes doğduğunda temizmiş, yok büyüdükçe öğrenmişim kötülüğün
ne olduğunu. Sen sıkıldığında anneni teklemekle başladın bu hikayeye, bana
masal anlatma. Belgesel izlediğinde küfrettiğin hayvanlar var ya hani avının
boynunu tek hamlede koparan, onlar canı tehlikede değilse saldırmadı hiç sağa
sola. Sen hiç kabilesine sinirlenip ormanı ateşe veren aslan gördün mü? Ya da başkasıyla
muhabbet eden dişi ceylanı 52 yerinden bıçaklayan erkek ceylan? Özünde kötülüğü
barındıran tek hayvan insan! Hem de şanssız bir gen de değil bu, hepsinde var.
Sadece bu güne kadar sınırların zorlanmamış. İşkence suçundan yakalanan adama
işkenceyle karşılık verme isteği nereden geliyor hiç düşündün mü? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Kötülüklere
sıra verebilir miydik acaba? Hangisi daha kötü kim karar verecek? Böyle bir
kurul olmadığına göre herkes kendi listesini yapabilir. Sen bana en kötüsü seri
katillerdir dersin, ben sana sadece sevgisiz insanlardan bahsederim. İçindeki
kötülüğü ve şiddeti bastırmanın bin bir yolunu bulursun. Tek bir şeyi
bastıramazsın bu hayatta, sevgisizliğini. Öyle yüksek sesle bağırır ki
sevgisizlik, yunus düdüklerini çatlatır. Sağır insanların bile bir gün bir
teknolojiyle duyma ihtimali olabilir ama ya o umursamazlığı din edinmiş
insanların bir gün düzelebileceğine inanabilir miyiz? O kadar da saf olabilir
miyiz? İçindeki kötüyü bulmak, onla oynamak istersen tüm zamanların en popüler
mekanına davet edelim seni. “Umursamazlar Salonu”. İçindeki vahşet etrafa
dehşet saçabilirdi belki, hoş bile karşılanabilirdi. Ama umursamazlık
bedeninden sıyırabileceğin bir lanet değil. Hiçbir şey yapmadığını iddia
ederken tsunami gibi vurduğun yeri yıkıp bir de yetmezmiş gibi içine çekersin
etrafında ne varsa. Acı vererek beslenen canavarın karnı doyduğunda geriye
kalan kılçıkların çaresizliğine de modern isimler verirler, depresyon gibi.
Umursamazlığın sadece kendini bağladığını düşünenler ise, senin enkaz altındaki
çığlıklarını uzaktan izleyip utanmaz bir üzüntü tablosu sergilerler. Ben bir
şey yapmadım ki!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Her şey için
bir suçlu bulmak hayatımızı ne kadarda kolaylaştırır oysa. Bazen kendimize
çuvaldız değil 9 numara şiş batırmamız gerektiğini hep sümen altı ederiz. Terk
eden adamlara yas tutarken, aslında ne kadar kötü bir insan olduğunu yedi
mahalleye yaymaya çalışırken, bu adamlara tiranlık taslamalarına izin veren
kadın milletini hiç sorguladığımızı hatırlamıyorum. Bir ülkeyi, zulümden zulüme
koşturan, günü hoş geçsin diye süs balığına yem atar gibi aslanların önüne köle
atan ve işin en kötü tarafı tüm bunları sadece yapabildiği için yapan
tiranların torunları değil mi bizi parmağında oynatmaya çalışanlar. Gücün
kardeşi midir kötülükten zevk almak? Can yakmanın verdiği hazzı hangi
uyuşturucu karşılayabilir ki. Mazoşistlik olmasaydı sadistlik gelişir miydi?
Adamın burnundan akan nefreti ipek mendillerle silmek kadının naifliğine
yakışırdı. O ipek mendilin boğazına dolanacağını adı gibi bildiği halde hem de.
Bilip de susmak ise başına gelebilecek en büyük felaket. Kadın bilir, kadın
susar, kadın lanetlenir. Rahmine tutunan parçayı lanetin kordonuyla besler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bir çatlak
bulup yeryüzüne çıkmaya çalışan lav gibi ufak bir çatlak bekleyen kötülük, çıkarları
elinden alınmış bir bedene denk geldiğinde yıkıp geçer etrafını. Karınca bile
incitmez dediğimiz insanlardan almadık mı en büyük yaraları? Gün içinde sinirli
gezen insanlardan korkmamayı öğretti hayat bana. Öfkesi dışarıda olanlar neredeyse
en çok güvenebileceklerimiz hatta. İçindeki zalimliği bir maden gibi sessizce
saklayanların yüzündeki gülümsemenin taklidi Çin’de bile yapılamaz. Sahteliğin
dayanılmaz hafifliğidir kötülüğün kolonları ve kirişleri.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bir gün,
Pandora’ nın kutusuna tüm kötülükleri geri tıkma savaşı verirsek, sığınağında
bolca şefkat biriktirenler kazanacak, şüphesiz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 18px;">46 Magazine </span></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-63031118883610277812012-12-21T16:03:00.000+02:002012-12-21T16:07:16.619+02:00Kötüyü izle, imamı dinle, bildiğini yap!<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-fQ9ZqsNqt3Q/UNRr0SCDNgI/AAAAAAAAAhc/VY3qei0JjOs/s1600/caki_raki_kavun_23681566657.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-fQ9ZqsNqt3Q/UNRr0SCDNgI/AAAAAAAAAhc/VY3qei0JjOs/s1600/caki_raki_kavun_23681566657.jpg" height="232" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Hayran
olmanın belirli kriterli yazılsaydı, Rahibe Teresa’ dan önce listeye girecek
pek çok hatırı sayılır kötü, üst sıralar için çetin bir mücadele veriyor
olacaktı. Özellikle sinemadaki kötü karakterlere olan düşkünlük, çoğu
hayırseveri kıskandıracak ölçüde. Bizi bu cani, sapık, insafsız adamlara çeken
nedir tam olarak bilmiyorum. İçimizde barındırdığımız ve çoğumuzun cesaret
edemediği zalimlikleri görsel bir şova dönüştüren karakterler, hikayeler
yazılmaya devam ettikçe o dünya iyisi başroller ikinci plana atılmaya mahkum
olacaklar. Peri masallarına ait iyilikteki insanların yeteri kadar karizmatik
olmaması onların suçu değil ama bizi bize anlatacaklarsa eğer, gerçekler
Pollyanna’ ya ağır gelir, kusura bakmasın. Şehrin yarısını keklik avlar gibi
avlamış seri katillere gelen hayran mektuplarının çoğu pop starı depresyona
sokacak boyutta olmasının bir nedeni var. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bir adam
düşünün, bugüne kadar gördüğünüz tüm kötü insanlardan daha kötü, koca bir şehri
suç mahalline çevirmiş, eylemlerinde özgün ve ne yaparsa yapsın her geçen gün
hayranları artıyor. Suç camiasının en sevimlisi ve en çok sevileni diyebiliriz.
Bugün pek çok internet kullanıcısının mottosu haline gelen “ne bu ciddiyet
balım, gülüp eğlenmek varken” manasında kullandığı “why so serious?” cümlesiyle
gönlümüze taht kuran zalim <b>Joker</b>
tabi ki. En az <b>Batman</b> kadar seveni
olan <b>Joker</b>, palyaçodan özenilmiş
makyajıyla asitle erimiş yüzüne gülümsemesini sabitlemiş bir manyak. Normal
şartlarda sokakta görsen arkadan bakmadan kaçacağın adamın bu kadar ilgi
görmesini büyük ihtimalle senarist de beklemiyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Karizması
kendinden menkul, ajanların en kötüsü en pisliği kim desek, “everyone!”
sahnesiyle 1994’ten beri konuşulan <b>Leon</b>’un
<b>Norman Stansfield’i</b> ilk akla gelen
isim olur. Küçük Mathilda’ yı bir türlü rahat bırakmayan DEA ajanı Norman, hap
aldığı anda boynunu geri atıp çenesini oynatarak içindeki canavarı gün yüzüne
çıkarmakta bir sakınca görmüyor. Psikopat kelimesinin hakkını veren ajana can
veren muhteşem<b> Gery Oldman</b>’ın en
popüler karakteri olması hiç de şaşırtıcı değil.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">İki
yüzlülere ne kadar alışığız peki? Tasvip etmediği hayatları yakınında
barındırmak istemeyenlerle dolu değil mi etrafımız? Üstelik o tasvip etmediği
hayatlara yaklaşma fırsatı bulduğunda da hiç zaman kaybetmeden tam ortasına
atlayanların iki yüzlü tavrından midemiz bir türlü yerine oturamıyor. 2010
yapımı “<b>The Killer Inside Me</b>”
filminde fahişeleri kasabasında barındırmak istemeyen sado- mazo sevdalısı <b>Şerif Lou</b>, kovmak amacıyla evine
gittiği fahişenin cazibesine kapılıp onunla birlikte oluyor. Fakat gel gelelim
bu tahammülsüz şerifin sevdiği tek şey cinsel fanteziler değil aynı zamanda
kadınları döverek öldürme konusunda oldukça isteklidir. Filmin izlerken çoğu
yerde, adama yapmak istediğiniz pek çok işkencenin adamınkilerden daha kötü
olduğunu fark edebilirsiniz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bir film
izlemeyle çocukluğunuz zehir, uykularınız haram olur mu diye sorsalar
saçmalamayın lütfen derdim. Hepsi ve daha fazlası için tek bir film yeter de
artar bile. 1988 yılında adının masumluğunu hiç de hak etmeyen </span><a href="http://www.filmlerim.com/git?http://www.filmlerim.com/cocuk-oyunu-filmi/m376217" target="_blank"><b><span style="color: windowtext; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; text-decoration: none; text-underline: none;">Child’s Play</span></b></a><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-weight: bold;"> girdi hayatımıza. O lanet gelesice <b>Chucky</b>
pek çok çocuğun odasındaki bebeklerin parçalanarak çöpe gönderilmesine neden
oldu. Çocuğunuza aldığınız bir oyuncağın en fazla boğazına kaçarak çocuğa zarar
verebileceğini düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz demektir. Paranla rezil olmak
da değil bu. Kiralık katil tutsan kendini öldürtmek için en azından stressiz
olur. Sevimsiz olduğu kadar canileşen bebek Chucky başkasının ruhunun etkisi
altında olabilir ama bu bundan sonra evde herhangi bir bebek barındıracağım
anlamına gelmiyor. Güvenmiyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-weight: bold;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Kötülük her
zaman içten yüze yansıyan bir şey değildir. Görüntü fena halde yanıltıcı
olabilir. Üstelik bu bir kadınsa. Zeki, kurnaz, cinayet romanları yazan bir
kadınla karşılaşırsanız her zamankinden daha temkinli olma zamanıdır
diyebiliriz. 1992 yılında çekilen <b>Temel
İçgüdü</b>’de herkesin aklını başından alan </span><b><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-size: 11.5pt; line-height: 115%;">Catherine Tramell</span></b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">, dedektifin de hormonlarıyla oynayıp tüm şüpheleri </span><b><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-size: 11.5pt; line-height: 115%;">Nick Curran’ın</span></b><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-size: 11.5pt; line-height: 115%;"> eski sevgilisinin üzerine çekmeyi başarır. Muhteşem beyaz
elbisesiyle kedinin fareyle oynadığı gibi dedektifle oynayan Sharon Stone,
ünlüler kaldırımından önce buz kıracağına ismi verilecek hale gelmiştir. </span><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-size: 11.5pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Eğer
sinemadaki kötü karakterlerden bahsediyorsak saygı duruşunu hak eden kötülerin
kötüsü, karanlık tarafın cumhurbaşkanı <b>Darth
Vader</b>’ı anmadan geçemeyiz. Nüfus kaydı Anakin Skywalker olan eski Jedi yeni
Sith lordu, karanlık tarafa geçişinden itibaren gücün kötü tarafının en asil
temsilcisidir. Çıkarları uğruna babasını bile tanımaz deyimini haksız
çıkarmamış kendi oğluna karşı savaşmaktan geri kalmamıştır. Sadece yüzünüze
dönüp nefes alsa tüm mal varlığınızı ve hatta canınızı varlığına armağan
edeceğiniz lord kuşkusuz ki kötülük camiasının en karizmatik üyesi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Kötülüğün
ödülü olur mu diye sorsak çoğu insan deliymişiz gibi bakar bize. Konu sinemaysa
durum farklı tabi. </span><span class="apple-converted-space"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial, sans-serif; font-size: 10pt; line-height: 115%;"> Amerikan Film Enstütüsü’nün hazırladığı </span></span><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/AFI%27s_100_Years%E2%80%A6100_Heroes_and_Villains" title="AFI's 100 Years…100 Heroes and Villains"><span style="background: white; color: #0b0080; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">AFI's 100 Years…100 Heroes and Villains</span></a> listesinde sinemanın
en kötü karakterleri alt alta yazıldığında birinci sıraya oturmaya layık tek
bir isimde karar kıldılar. <b>Sir Anthony
Hopkins</b>’in canlandırdığı <b>Hannibal
Lecter,</b> zeki bir psikiyatrist, kanibalist ve seri katil olarak bu ödülü
fazlasıyla hak ettiğini göstermiştir. Öldürmenin yeterli zevki vermediğine
inananlardansanız bir de özenle hazırladığınız parçaları tatmayı deneyebilirsiniz.
Lütfen bu deneyiminizi bizimle paylaşmayın. Etin yanında şarap tüketimine
destek verdiğini fakat etten pek anlamadığını rahatça söyleyebiliriz. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Tüm bu kötü adamların sadece sinema perdesinde kalmasını
dilesek çok mu saflık etmiş oluruz?<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><o:p></o:p></span><br />
<br />
46 Magazine</div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-36224073531829494732012-12-06T13:15:00.002+02:002012-12-06T13:15:47.743+02:00Palyaçolu pis filmler!<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-lsysksONfe4/UMB-KYpIxEI/AAAAAAAAAeM/0sR_g8dNDpE/s1600/korkunc-palyaco-scary-clown.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-lsysksONfe4/UMB-KYpIxEI/AAAAAAAAAeM/0sR_g8dNDpE/s1600/korkunc-palyaco-scary-clown.jpg" height="180" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Korku
sineması aşıklarının bile tüylerini diken diken eden bir tür varsa bu ne
yamyamlar ne seri katiller ne işkenceciler ne de görünmez varlıklar.
Palyaçolar! İçindeki kötülüğü gizlemek için fazladan sürülen boyalar aktığında
başınıza geleceklerden en iyisi ölmeniz olabilir. Beyaz, iyiliğin, zarafetin,
mutluluğun simgesi olabilir eğer bir palyaçonun yüzündeki pudradan
bahsetmiyorsak. Ceset kokularını alamamak için yapıldığını düşündüğüm yuvarlak
bir kapla kapanmış burnun kırmızısı bana hep kanı hatırlatmıştır. Kim bir
gülücüğü saatlerce dudaklarına sabitleyebilir ki? Güldürme kisvesi altında
delici ve kesici alet kullanmasına gerek bile kalmadan korkudan öldürdüğü
insanların kanı. Bu kadar vahşisi tabi ki sadece filmlerde olur dediğinizi
duyar gibiyim. Sizin güzel hatıralarınız var, balondan köpek yapıp
tabancasından çiçek çıkaran palyaçolarla. Siz yine de bir palyaço tarafından yüzünüze
su sıkılmasına izin vermeyin, su onun için fazla masum!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Stephen
King’e ayrı bir düşkünlüğüm vardır, gerilim beni rahatlatır. Fakat gel gelelim
90 yapımı olan mini korku dizisi <b>“IT”</b>
de, 7 küçük dışlanmış haylazın, akşam yemeği menüsünde çocuk olan, yamyamlığın
bile raconunu bozan sadist palyaço Pennywise the Clown ‘u uzun uğraşlar sonucu
alt etmelerinden 30 yıl sonra tekrar çocuğa acıkan sevimli (!) palyaçonun işini
bitirmek için uğraşılarını anlatır. Zaten hali hazırda palyaço fobisi olan
benim gibi insanların gerilim ve korku sinemasını zirvede bırakmaları için
mükemmel tasarlanmış bir senaryodur. Palyaço fobisiniz yoksa bile inanın bu
seriyi izledikten sonra olacak! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Konusu tam
olarak palyaçolar olmamasına rağmen izlediğimde bana en büyük gerginliği
yaşatan nesne tabi ki kötü ruhların esiri olmuş küçücük çocuğu yatağın altında
boğmayan çalışan oyuncak palyaçoydu. Bir kısım senaryosunu Steven Spielberg’in
yazdığı <b>“Poltergeist”</b>ten
bahsediyorum. 1982 yılında çekilmiş olmasına rağmen efektleriyle göz dolduran
filmde içinde kötü ruhların bulunduğu dışından bile belli olan eve taşınan orta
direk bir Amerikan ailesinin tabi ki de en küçük kızının kötü ruhlar tarafından
alı konulup televizyonun içine çekilmesinin ardından filmin başından beri hiç
gözümün tutmadığı oyuncak palyaçonun da yardımıyla evdeki nefes alan her şeyin
paramparça olması iştahla anlatılıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bir gün
kapınızın önünde bir kukla bulursanız ve bu özellikle palyaço kuklasıysa size
tavsiyem eve almayın, üzerine benzin döküp yakın! 2006’da yılında tamamlanan <b>”Dead Silence”</b> da karısının şüpheli
ölümünü araştıran zavallı bir adamın, kukla tarafından öldürülen karısının ruhunun
intikam için geri dönmesi mi, palyaço kuklanın sallanan sandalyede bir ileri
bir geri sallanırken müstehzi tavırları mı insanı daha çok geriyor inananın
bilemedim. SAW’un yönetmeni <b>James Wan</b>
ne yapsam da insanları biraz daha gersem diye uğraşmış ve başarılı da olmuş.
Filmin adının Dead Silence olmasının nedeni ise bu gençliğine doyamadan göçüp
giden kadının hayaleti ortaya çıkınca, çığlık attıklarında hayaletin onları
öldürmesi. Hem psikopat hem insanları zaptırapt altına alıyor yani yüzsüz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Hasbel kader
mutlu bir palyaço iseniz ve tek derdiniz hakikaten birilerini güldürmek olsa
bile kader size ağlarını itinayla örer merak etmeyin. 2010 yapımı <b>“The Last Circus”</b> bizdeki adıyla <b>“Son Sirk”</b> te sirkte çalışan yol+yemek+
maaşıyla mutlu yaşayan Javier gösterisinin ortasında daha kıyafetlerini
çıkarıp, makyajını silip üzerine rahat bir şeyler alamadan apar topar askere
alınır. Bakayaya düşen mutlu palyaçomuz sanki dün eğitimden çıkmış gibi sanki
Rambo’nun akrabasıymış gibi tek başına bir müfreze düşman askerini bir çırpıda
öldürüverir. Tahmin edebileceğiniz gibi ben bu psikopatlık yeteneğini beyaz
pudrayla maskelemeye çalıştığı palyaçoluk sıfatından geldiğine inanıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Tüm bu
filmleri izledikten sonra olur da bir gün bir palyaço size gelip “ben gülmek için
kime gideyim” derse, benden uzak Allah’a yakın git deyiverin. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">46 Magazin</span></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-76065034696248606312012-12-06T13:12:00.001+02:002012-12-06T13:12:23.972+02:00Palyaço fobisi!<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-NX0fs2koK0U/UMB9jaWKMQI/AAAAAAAAAeE/_MFViyx2yRg/s1600/9amusement.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-NX0fs2koK0U/UMB9jaWKMQI/AAAAAAAAAeE/_MFViyx2yRg/s1600/9amusement.jpg" height="162" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Ben çok
küçük, yollar ve binalar çok büyüktü. Parka gidişim büyülü, lunaparka gidişim
efsaneydi. İzmir’ in şimdi iki adımda biten sokakları benim için kıta, fuarı
ise ayrı bir Dünya’ydı. Çok kitap okumanın yanı sıra çok gezmenin de çocuğa
vereceklerine inanan annem, gene beni şaşırtmayı başarmıştı. İzmir Fuarı’na sirk
geldi haberi, gazetelerin müzikhol reklamları kadar küçülmemişti henüz. Ülkede
yayınlanan en iddialı belgesel Barış Manço’ nun gezdiği yerler olduğundan, bir
filin evimizin bu kadar yakınına gelmesine inanamıyordum. Yürüyerek mi gelmişti
acaba? Annem çok uzak yürüyemez dediğinde bugünkü ölçü sistemine bir şey daha
ekleyip, fil mesafesini bulmuştum. Fil’in yürüyemeyeceği kadar uzak!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">İlk randevum
için hazırlanırken,5 kıyafet değiştirdim her kız gibi, 5 yaşında oluşumun da
bir önemi yok. Çok bir şey değişmedi o günden bugüne, o zamanlar bir fil, iki
aslan ve birkaç çeşit fino köpeği için süsleniyordum, şimdikiler sadece iki
ayaklı. Yeterince uslu durursam şirinleri bile görebileceğime inanan ben,
kapıdaki adama ıspanağı nasıl yediğimi anlatırsam fille tanıştırabilirdi bile.
Ne de olsa Türk’üm, misafirperverlik kanımda var. Sirkte tanıştığım yeni
arkadaşlarımı nasıl evde ağırlarım diye düşünürken, hayat boyu beni yalnız
bırakmayacak başka bir arkadaşla tanıştığımı fark etmemiştim. Hayal kırıklığı!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Kabullenebilirim!
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Onlar benim
sadece büyük organizasyonlarda bir araya geldiğim sosyetik arkadaşlarımdı.
Üstelik benim bisikletimin aynısını kullanan kanişin, benimle aynı keyfi
aldığını sanmamla o numaraları öğrenmesi için çektiği çileleri öğrenmem
arasında uzun yıllar var. Fillerin neden duygusal hayvanlar olduklarını
düşündüğümde, sirkte çalışsan arkadaşlarının yasını tutuyor olmaları bana en
mantıklı gelen açıklama. Bir de kuşların uçma sırlarını sadece onlara
söylediğine inandığım trapezciler var. Bir ipten diğerine uçarken heyecandan
çok kıskançlık uyandıranlar. Ki bence sirklerin kapısına ‘lütfen evde
denemeyiniz’ ibaresi konulmalı. Beşeriz şaşarız çünkü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Kendine
harikalar diyarı yaratıp, harikalığı bir tarafa hayatının en büyük kabusuna
bilet parası ödediğin oldu mu hiç? Ben de ödemedim ama annem ödedi. 2 kişilik,
ön sıradan kabusun ortasına bir bilet. Daha önce fotoğraflarını bir yerlerde
gördüğüm ve zerre hoşlanmadığım bir adam, ölü bir bedenden daha beyaz teni,
hayatım boyunca hiçbir canlıda göremeyeceğim büyüklükteki çizilmiş gözleri,
suçu çiçeği geçirmiş ama iyileşmek yerine her geçen sene yarasını büyütmüş gibi
duran kırmızı burnu ve gözlerime verdiği rahatsızlıktan dolayı en baba tazminat
davasını kazanacağıma inandığım çirkin elbisesiyle karşımda belirdiğinde
attığım çığlık bugün ünlü değilse Guinnes Rekorlar müdürlüğünden birinin o anda
yanımda olmadığındandır. Travma, elinde plastik bir kornayla bağıra bağıra
geldi. Dünya’da genel olarak mizahın hak ettiği yeri bulamamasının nedeni
korkunç görünen bir adamın burnunuza su sıkarak sizi eğlendirdiğini düşünmesi
olabilir mi? Kendimi sirkin kapısına attığımda parmaklarımın arasında tuttuğum
çubuk krakerimi sigara gibi ağzıma götürüp stres atmaya çalışabilirdim, o an
yapabildiğim tek şey ise gözyaşı torbalarımı kurutmak oldu. Tenorlardaki ciğer
kadar göz yaşı torbam varmış ki senelerce palyaço fotoğrafı gördüğümde avazım
çıktığı bağırıp ağlayarak bitiremedim yaşlarımı. Özellikle kimin için şen
olduğu bilinmeyen anaokulu şenliklerine palyaço getirtmek orijinal bir fikir gibi
gelebilir size, çocukların zevkten histeri krizi geçirdiğini sanıyorsanız büyük
ihtimalle yanılıyorsunuz. Can korkusu yaşıyorlar, haberiniz olsun. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Yalnız
değiliz!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Palyaço
korkusu, çoğu travma için hafif bir tabir kalacağından, bir çok bilim adamı bir
araya gelip bunun bir fobi olduğuna karar vermişler, adını da “clownophobia”
koymuşlar. Yalnız olmadığımı öğrenmem 20 senemi almış olsa da en azından acımı
paylaşan insanların varlığını bilmek bile biraz daha haklı yapıyor beni. Fobisini
sevmekle başlar her şey. Ne araştıracaklarını şaşırmış bilim adamlarına göre,
palyaço fobisinin başlıca nedenlerinden biri sinema ve televizyonda palyaçonun
genellikle kötü bir karakter olarak sunulması, korku objesi olarak gösterilmesiymiş.
Sanki, elektrik almaktan zevk alıyormuşçasına yüksek gerilim hattında kabartılmış
saçları ve korkutarak öldürdüğü küçük çocukları saklayabileceği boyuttaki
ayakkabılarıyla sevimli olma şansı varmış gibi. Bu kadar görkemli bir
organizasyonu bu kadar kötü hatıralarla dolduran sirk, hayvanların da başlarına
gelenleri öğrendiğimden beri ızdırabın kalesi olmuştur benim için.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Yüzlerce
ülkeden binlerce destekçimle tekrar haykırıyorum ki; palyaçolar komik değildir. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Sevimli hiç değildir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">46 Magazin</span></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-68523626575258042182012-12-06T13:07:00.002+02:002012-12-06T13:07:51.434+02:00Izdırap<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Uc2jYmoprAc/UMB8RQTRQyI/AAAAAAAAAd8/PsiRq0-I-Cg/s1600/Jigsaw+wishes+all+a+Merry+Christmas.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-Uc2jYmoprAc/UMB8RQTRQyI/AAAAAAAAAd8/PsiRq0-I-Cg/s1600/Jigsaw+wishes+all+a+Merry+Christmas.jpg" height="214" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Derinin bedeninden
ayrılması mı, yoksa iliklerine kadar giren kesici ve delici aletin soğukluğu mu
seni korkuturdu? Acıyı tatmaktan daha fazla ve katlanılabilir bir yanı varsa o
da acı çekeni izlemek. Müdahale etmeden, kaçmadan, korkmadan. Yok yok biraz
korkarak hatta. Başkasının acısını ne kadar hissedebilirsin? <o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><i><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Gözünü
kırpmadan baktığın kan revan sahneler, tüylerini ürpertirken, kediyi öldüren
bir merakla ne kadar izlemeye devam edebildiğimiz insandan insana değişiyor.
Acı eşiği sadece elin yandığında dayanabildiğin nokta değil, gözünü ne zaman
kırpacağına bakıyor, karanlık bir sinema salonunda. Belki sevdiğinin koluna
daha sıkı sarılman için kurulmuş bir tuzakta vücudunun parçalarını kaybeden bir
adama acımakla, mide bulantısı arasında kararsız kalırsın.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Çocukluğunda
ruhu yaralanan adamın bıçak darbeleriyle, hatıralarını kanla temizlemesi
sinemanın gördüğü en vahşi karelerin çıkışını doğurur. Hayatını umursamadan
hoyratça zaman dolduranların en büyük düşmanı <b>Jigsaw</b>, aldığın nefesin değerini bilmeden geçirdiğin tüm zamanların
hıncını senden almayı görev bilmiş ve bunu sonsuz bir zevkle yapmıştır. Ne
kadar önemsersin yaşamayı? Küfrederek aldığın nefesin tek zerreciği için ne
kadar kan dökebilirsin? Eğer acı çektiğini düşünüyorsan ve hayatından memnun
değilsen sana tavsiyem <b>Jigsaw</b>’la
karşı karşıya gelme. Onu kızdırmak istemezsin. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Herkes
acıdan zevk alamaz. Acı çektirmekten zevk almak ise her babayiğidin harcı
değildir. Sakın buradan gaza gelip insanları doğramaya kalkışma. Acının renginin kırmızı olduğu zamanlarda
görmeye dayanamayan insanlar çoğunlukta. İnsan hayatına son vermenin vicdan
azabını bastırabilecek tek bir duygu vardır, intikam. Sadece seni aldatan eski sevgiliden intikam
almazsın, hayatın ta kendisinden alınacak öclerin vardır. <b><i>Paranın ve seksin az geldiği
bunalımların sonu acı bitebilir.</i></b> 2005 yılında, alacak zevk
bulamadıkları için çeşitli ülkelerden turist olarak Slovakya’ya gelen insanları
puzzle gibi 1000 parçaya ayıracak bir ekiple tanıştık. Kesici ve delici
aletleri kullanma hünerlerine saygı duysam da <b>Hostel</b> en cesur izleyicinin bile en az 5 sahnede kafalarını
çevirmelerine sebep olmuş ender filmlerdendir. Zengin ve fütursuz adamların
kendilerine eğlence için insan derisi yüzme ve parçalama yeri ayarladıktan
sonra güzel kızların seni avına düşürüp getirmesi, inan bana hikayenin en
romantik bölümleri. Dünya markalarının haritalarında Avrupa’da gösterilme
merakı olan yurdum halkı en az ödeme yapılan vücutların Asya’ lılara ait
olduğunu anladığında başladı Doğu sempatisi. Aklımda kalan ise sandalyeye
bağlanmış adamın bir an için kaçabilme umuduyla ayağa kalktığında Aşil
tendonundan kesilmiş bileklerinin üzerine bükülmesiydi. Acı’dan kaçamazsın,
ölene dek. Besle kargayı oysun gözünü bizim için sadece bir atasözüyken canlı
canlı gözünün oyulmasının filmde en masum işkence yöntemi olması ancak Quentin
Tarantion’ un aklına gelirdi zaten.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Kızdırmak
istemeyeceğiniz bir diğer insan kim diye sorsalar kesinlikle, koltuğuna
kurbanlık koyun gibi boynum havada uzandığım dişçidir derim. Özellikle benim
gibi büyük çapta bir dişçi fobisiniz varsa işkence etmek için uzaktan o koltuğu
göstermeniz yeterlidir. Yönetmen Brian Yuzna ise bununla yetinmeyip 1996
yılında öyle bir film yaptı ki, dişçisine 6 ayda bir rutin kontrole giden insan
bile muayenehane sokağından geçemez. Kendinden menkul temizlik hastası olan Doktor
Feinstone, karısını çamur içindeki bahçevan ile kirlenirken görünce küçük bir
travma yaşar ve gelen hastalarının inci gibi dişlerini bile pislik içinde
olduğuna inanıp çözümü tüm çene sistemini sökmekte bulur. Hastalarının,
dişlerini, damaklarını ve hatta dillerini sökerken temizlendiğine inanan doktor
tabiî ki karısı ve bahçevan için de tartar temizliğinden fazlasını düşünmüştür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">İnsanın
beyni tabiî ki sadece intikama çalışmaz. Hayatını sürdürmek için beslenmek gibi
temel ihtiyaçlarını düşünüp ayakta kalmanın yollarını arar. 2003 yılında
çekilen <b>Teksas Katliamı</b>’ndaki Leatherface
ailesinin de tek düşündüğü, huşu içinde et doğradığı mezbahanın kapanması ve
kasabanın boşalmasının ardından karınlarını doyuracak kanlı canlı gençleri malikanelerine
çekmekti. “Masumane” bir şekilde sadece et ihtiyaçlarını karşılamak isteyen
aile yoldan geçen insanları eve getirdikten sonra bağlayıp işkenceye başlaması
ise, çekirdek bir ailenin birlikte vakit geçirmek için bulduğu oyunlardan biriydi.
Takdir edersiniz ki herkes tombaladan hoşlanmıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Oyun demişken, <o:p></o:p></span></b></div>
<div style="border-bottom: solid #4F81BD 1.0pt; border: none; mso-border-bottom-themecolor: accent1; mso-element: para-border-div; padding: 0cm 0cm 4.0pt 0cm;">
<div class="MsoTitleCxSpFirst">
<b><i>Çadırınızı yanınıza alıp, kombine peşinde
koşmayacağınız tek festival, “Acı Festivali” olabilir…</i></b></div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Acı festivali hayal edebilir misiniz?</span></b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Herschell Gordon Lewis, 1964 yılında
bunun hayalini kurup, hem senaryosunu yazıyor hem de yönetmenliğini yapıyor. Pleasant
Valley halkının genelin aksine kasabalarının kurtuluş yıldönümü değilde düşman
işgaline yenik düşüp dağıldıkları günü kutlama kararı almalarından sonra, 2000
tane manyağın bir araya gelmesi yetmiyormuş gibi düzenlenen festivalde düşman
milislerini canlandıracak ve eğlencenin sonunda dedelerinin hıncını
işkencelerle hunharca alınacağı yabancı misafirlerini ağırlamaktan büyük bir
zevk duyuyorlar. Festival kapsamında, temsili düşman milislerini baltayla
parçalamak yetmeyince de yılların efsanesi çivili fıçıyla insanları yokuştan
aşağı bırakma işkencesinin ortaya çıkması <b>Two
Thousand Maniacs</b>, ‘a düşüyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Acı çekmekten korkmadan önce kendimizi
eğitmemiz gereken kısım, çeken insana tahammül edebilmektir. Acının eşiği
olduğu gibi tahammülün de eşiği vardır. Acı bir o kadar kişiye özel ve bir o
kadar da bulaşıcıdır ki karşındakinin canı yandığında seni de içine çekmek
ister. Izdırabın büyüklüğünü ölçecek ortak bir metremiz yok. Anlattığın kadar
acıtabilirsin karşındakinin canını. Dolayısıyla acıdan daha samimi bir duygu
yoktur. Tek dileğim bir gün tüm acıların filmin kapanışında final yapması.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">46 Magazin</span></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-43051652992768516772012-12-06T13:01:00.002+02:002012-12-06T13:02:14.355+02:0090'larda diziler!<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Eskide
yaşamak kimseye hayır getirmez derler, 90’lı yıllarda sivilceliyseniz durum
başka. Geçmişinize aşık bile olabilirsiniz. Bit pazarına nur yağdırmaktan
bahsetmiyorum, bugün ne yaşanıyorsa hepsi taklit diyorum o kadar! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Televizyon
bizim eve girdiğinde en büyük keyfim kauçuk emzikti, şimdi kahvem doğru oranda
sütle karışmazsa sorun çıkarıyorum. Çok çok uzun yolların ötesinde başlayan
diziler, filmler bizi ekran başına kilitlemeye yeni yeni başlamıştı. 80'li
yıllarda deprem olsa yerinden kıpırdamayacak duruma geldik eğer televizyonda
Dallas başlamışsa. Sokağa çıkma yasağı ilan edilse böyle seferberlik
görülmezdi, JR Sue Ellen'ı aldattığında. El elin eşeğini türkü çığırarak
ararmış diye atasözümüz varken, aldatılmış kadının kocasına beddualar
yağdırmaya başladık ekran karşısında. 1990'da özel bir kanalın açılmasıyla
kumandadaki rakamlar bir işe yaramaya başlamıştı. Diziler çoğaldı, çoğaldıkça
bagımlılığımız da arttı. '8'den sonra dışarı çıkamam canım bu gece baldız
eniştesine kaçacak!' <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Konu
komşu dedikodusunun az geldiği zamanlarda dizi karakterleri yetisti imdadımıza!
Sanal arkadaşlıklar chatte başlamadı düşünülenin aksine, başrol oynuyordu
kankamız, benim arkadaşım birkaç milyon kişinin daha arkadaşıydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Herkesin
arkadaşı kendine kıymetlidir. Mesela benimkiler kardeşten fazlası. Dostlar için
söylenmiş birbirinden afilli cümleler vardır elbet, fakat hicbiri 'Friends'
gibi anlatamadı derdini. 6 en yakın arkadaşın hayat meselelerini öyle bir
dizide buluşturdularki, sen Ross oldun ben Rachel! En sevdiğimiz ve çok da zeki
olmayan arkadaşımız da Joey olmuş çıkmış. Bir dizi düşünün o kadar konsantre ki
10 yıllar içinde 100'lerce diziye ilham olmuş, hatta yeri gelmiş repliklerini
bile paylaşmış!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Arkadaşların
komün hayatı yalnız sit-com'larda değil dramalarda da pek durgun değildi. Bizde
'Evimiz Hollywood'da' adıyla yayınlanan 'Beverly Hills, 90210' sosyetenin
dibindeki bir grup arkadaşın lüks, şımarık, entrikacı hayatlarını en sevimli
haliyle anlatmaya çalışmıştı. Birbirinin kuyusunu kazmayı seven can ciğer kuzu
sarması dostlar mı istersin, arkadaşının sevgilisine göz koyanları mı sen seç.
Multi zengin ailelerin birbirinden önemli sorunlarını seyrederken Allah başka
sıkıntı vermesin demekten kendimizi alamamıştık!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Ağzına
kadar dolu bir evde, ne kadar mutlu mesut yaşanabilir denemelerinin yapıldığı
en başarılı dizilerden birtanesi de Full House'tu. Benim yaş grubum için
oradaki tek adam da muhteşem seslendirmesiyle birlikte Jesse dayıydı. Genç
kızlığını hafif toplu geçiren D.J. , ailede pek de önemli bir yeri olmayan
ortanca Stephanie ve yakışıklı dayısının kucağından inmek bilmeyen en sevimli
üye Michelle'in bir baba bir dayı ve babanın en yakın arkadaşıyla geçen
hayatlarını keyifle izlerdik. Bize iyi gelen kendi ailemizde yaşadığımız
sorunların benzerlerini başka hayatlarda da görebilmekti, kurgu üzerinde de
olsa. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Çekirdek
aile kurnak için ille de annei baba ve çocuk gerekmez. Yaşlı bir anne, herkesi
mantığa davet eden kızı, kardeşten yakın dostlarıyla dünyanın belkide en
özenilesi çekirdek ailesi Altın Kızlar olarak gelmişti ekranımıza. Muzipliğin
dünyada en çok yakıştığı huysuz ihtiyar Sophia kalan 3 kişinin hayatlarını
zindana çevirmek gibi sevimli bir hobisi olmasına rağmen dizinin en sevilen
kararkteri oluvermişti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">90'larda,
Nasa henüz bu kadar çıldırmamışken uzay ve uzaylı dostlarımız hakkında hayal
kurmak daha kolaydı. Bana sorsalar tüm uzaylıları dost bilir evimi açardım,
bizim de Alf gibi tanıdıklarımız olsa fena mı olurdu? Bizden çok önce çekilip
yayınlanmış olsa da tekrar seyrediyor olmaktan asla gocunmazdım. Tanner ailesi
kadar şanslı olmayı dilerdim hep. Birgün evimize Alf düşse diye içinden geçirmeyen
çocuk mu olur? Bu ülkede uzaylıyı kendi köylüsü gibi bilip peşinden taşla
koşacak samimiyette insanların gelişimine sebep olmuştur. Dizi severlerin
uzayla ilişkisi de hemen bitmedi tabi. Çocuktan büyüğe herkesin sihirli güçleri
olduğu hayalleri vardır. Eğer yoksa hemen bugün kurmaya başlayın! Bunu en güzel
şekilde anlatmaya çalışan senaristler 'Bu Dünyanın Dışından' ı yazdıklarında
seneler sonra hatırlanacaklarını tahmin etmişlerdir heralde. İki işaret
parmağını birleştirdiğinde zamanı durduran Evie, bir şekerlik aracığıyla ev
halkıyla iletişim kuran ve uzayda ikamet eden babası Troy, çocukluğumun en
eğlenceli karakterleriydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Süper
gücleri olanlar sadece uzaylılar değildi. Düşük standartlarda bir gelire sahip Fiko
bile 'Süper Baba' olduğunu tüm mahalleye kanıtlamıştı. Sıcak bir mahalle dizisi
yapalım da ailelerimize birliği beraberliği unutturmayalım amacıyla yola çıkan
yapımcılar belki de kendilerini bile tahmin etmediği başarıyla diziyi herkese
sevdirmişti. Hatta Süper Baba'nın jenerik müziğini blok flütle çalamayan
öğrencilerin kaanat notları düşük gelirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Ne
olursa olsun, yayından kaldırılmasının ardından televizyon kanalının santralini
kitleyip, uğruna kanal binası önünde eylem yapılan tek dizi Şehnaz Tango'dur. Kendi
ayakları üzerinde durmaya çalışan ve iki kız evlat büyüten Şehnaz'ın bir o
kadar umursamaz eski kocasıyla yaşadıklarının anlatıldığı dizi 4 sezon sonunda
insanları kendine çoktan bağlamış, hayran kitlesini süprizlere boğmaktaydı ki
en büyük sürprizi yayıncı kanal yaparak diziye son verdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Ve
sonra o geldi, elinde kural kitabıyla. Herkes ondan korktu ama babacan bir
tavrı da vardı hani. Seyredenler gözlerine inanamıyorlardı, hem yakışıklı hem
yiğit hem yardımsever hem kahraman açık, mert, korkusuz bir adamın varlığına.
Yusuf Miroğlu dendiğinde 9 kusurlu hareket insanların dimağlarından silinmişti
bile. Deli Yürek uzun bir süre kimlik arayışında olan seyrek bıyıklı
delikanlıların Scare Face'den sonra 2. idolüydü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Karakterleri
belki kimsenin idolü olmayan ama 13 sene aralıksız devam edip, her pazar akşamı
aile bireylerinin banyo yapmasını sırasını yayın saatine göre belirlediği
yegane dizi Bizimkiler'di. Zengininden orta düzeyli ailelere, alkoliğinden
kabadayısına binlerce çeşit insanın kan dökülmeden nasıl birarada yaşadığını
anlatan en bizden diziydi. Apartman yöneticisiyle anlaşamamak zaten bizim ata
sporumuz değil mi? Ya da eve kör kütük sarhoş gelip tüm apartmanı ayağa
kaldıran keyif sever amcayla emektar karısının kavgasında kaç uyku kaçtı? Tabi
o zamanlar şimdi pek ortalıkta bulunmayan hoşgörü hakimdi. Sabri bey bile bezen
insafa gelirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">90'larda
yaşanılanların büyük bir kısmı bugün hala taklit ediliyor, en özgün senaryolar
veya müzikler o zamankilere nasip oldu da biz mi şanssız bir nesiliz ya da
10'ar sene aralıklarla tembellik katsayımız mı artıyor bilemiyorum. Başka bir
değişle: cıvık bacım bunlar afedersin.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"> 46 Magazin </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-25132058275937269372012-12-06T12:56:00.002+02:002012-12-06T12:58:29.349+02:0090'lı yıllarda bilgisayar oyunları!<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Z2-YkgNL6IE/UMB5v_g3LTI/AAAAAAAAAdk/q_zj-e6iOVc/s1600/super-mario.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-Z2-YkgNL6IE/UMB5v_g3LTI/AAAAAAAAAdk/q_zj-e6iOVc/s1600/super-mario.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
90’lar da bilgisayar girdiği bazılarımızın hayatına. Bu
makine sadece iş için olamazdı.
Eğlenceli bir şeyler de yapabiliyor olmalıydık ki bir de ne görelim,
benim zihnimin hiçbir zaman kavrayamayacağı bir kod sistemiyle, birkaç harf ve
sayı girdik mi önümüze mümkün olduğu kadar renkli bir dünya çıkmaya başlamıştı.
Mümkün olduğu kadar diyorum çünkü bazı oyunlarda kullanılan yeşilimsi renge
hala bir isim bulunamadı. Benim diyen insanın kavrayamayacağı bir hızla gelişen
oyun sektörü de herhalde bilgisayar camiasının en tutkuyla beklenen tarafı.
Beklediği oyunun yeni sürümü çıkacak diye bilgisayar karşısına birleşmiş
milletler yardımı gibi yiyecek içecek stoklayan insanlar oldukça hayal gücümüzü
aşacak neler yaşayacağız belli değil. 90’larda ruhumuzu ele geçiren oyunları
hatırlamak ister misiniz?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Süper Mario </b>: Platform oyunlarının dünya
çapında en çok bilineni. Kısa boylu bıyıklı tesisatçının, kendi isteğiyle mi
yoksa zorla mı kaçırıldığı belli olmayan prensesi kurtarmasına hepimiz bir el
atmadık mı? Gerçi prensese sorsak mantar peşinde koşup kaplumbağa tepeleyen bir
adama varmak ister miydi bilemiyoruz tabi. Ama şahsen oynadığım en zevkli
oyunlardan biriydi.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">** grafikler nedi [super
mario world - 1990 ] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
</span><a href="http://www.mariooyunlari.net/mario-oyunlari-resimleri/mario-mario.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://www.mariooyunlari.net/mario-oyunlari-resimleri/mario-mario.jpg</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">** son hali [ mario 3d Land- 2010 ] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://www.itusozluk.com/image/super-mario_34492.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://www.itusozluk.com/image/super-mario_34492.jpg</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Doom</b> : Türünün
ilki değildi ama dünya çapında en çok satan first person shooter oyunuydu. Yani
kendi elinde silah tuttuğuna inanıp karşındaki adamı alnından mıhlaman
gerekiyordu. Bu oyun yüzünden kendini keskin nişancı sanan çok insan normal
hayatta askere alındığında hüzne boğuldu.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">** grafikler neydi
[doom 1 - 1993] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
</span><a href="http://www.fpsteam.it/img2004/doom/doom1_01.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://www.fpsteam.it/img2004/doom/doom1_01.jpg</span></a><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"> <span class="apple-converted-space"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<span style="background: white;"> </span><br />
<span style="background: white;">** sonraki hali [doom 3 - 2004 ] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://accel6.mettre-put-idata.over-blog.com/0/01/53/72/doom3-xbox.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://accel6.mettre-put-idata.over-blog.com/0/01/53/72/doom3-xbox.jpg</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<br />
<span style="background: white;">**filminde ne oldu [ doom - 2005]:<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://games.mattsarrel.com/images/doom0.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://games.mattsarrel.com/images/doom0.jpg</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<b>FIFA : </b>Basit grafiklerden sonra
hakikaten sana bana benzeyen adamların oynadığı futbol oyunu. Erkeklerin bir
eve toplanıp geceyi gündüz edene kadar birbirlerine gol atmaya çalıştıkları ve sosyalleşmeye yardımcı mı yoksa köstek
olduğumu tam belirlenemeyen bir oyundu.
Bugün hala yenilenen versiyonlarıyla milyonlarca insanı oyun konsolu
başına toplarken, oyundaki karakterler orijinallerinden daha yakışıklı.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">**grafikler neydi [fifa 96 - 1996 ] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
</span><a href="http://i.computer-bild.de/imgs/1/6/9/4/6/1/5/Fussballspiel-Fifa-96-Tor-600x373-6d06b3f5568492a0.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://i.computer-bild.de/imgs/1/6/9/4/6/1/5/Fussballspiel-Fifa-96-Tor-600x373-6d06b3f5568492a0.jpg</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">**son hali [ fifa 12 - 2012 ] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://www.oyuncehennemi.org/wp-content/uploads/2011/10/fifa-2012-4.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://www.oyuncehennemi.org/wp-content/uploads/2011/10/fifa-2012-4.jpg</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">Warcraft :</span></b><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"> Bu oyun da türünün ikinci örneğiydi , hem ortaçağda geçen
hem strateji kurman gereken hem de vatan millet sevdasıyla topraklarına sahip
çıkıp düşman birliklerini püskürtüp fetihten fetihe koşman gereken bir oyundu.
İlk çıktığında sadece strateji üzerine odaklanan Warcraft, kendini epey geliştirdikten
sonra karakterlerin rol yapmasına imkan tanıyıp, sanal insanlar yaratmaya
başladı. Böylelikle aldığı haftalıkla sadece saksıda fesleğen yetiştirebilecek
insanlar, toprak kavgasına düşüp, lider olup toplulukları savaşa hazırlayan birer
yaşam koçu oldular.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">**grafikler neydi [warcraft - 1994] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
</span><a href="http://image.dosgamesarchive.com/screenshots/warcraft1-2.gif" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://image.dosgamesarchive.com/screenshots/warcraft1-2.gif</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">**son hali - world of warcraft - 2004] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://mmohuts.com/wp-content/gallery/world-of-warcraft-overview/world-of-warcraft-city-center.jpg?ec9f9b" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://mmohuts.com/wp-content/gallery/world-of-warcraft-overview/world-of-warcraft-city-center.jpg?ec9f9b</span></a><span class="apple-converted-space"><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"> <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="apple-converted-space"><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"> </span></span><b><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">Street
Fighter : </span></b><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">Gerçekten yaşasalardı
dünyanın en zengin iki adamı olurlardı herhalde, aramızda atari salonunda tüm
haftalığını Ryu’ya ve Ken’e kaptırmamış
var mıdır acaba? Dövüş oyunları denince Street Fighter ilk akla gelendi,
eskiden de şimdi de. Bizim memlekette aduket diye bilinen hadouken hareketiyle
Ryu fenomen olunca bir kısım gerçekten elinden ışık çıkarabileceğine
inanırcasına hareket çekerek gezdi, sonrasında da sokakta binlerce tek bacağı
havada uçan çocuk gördük 90’larda, hoş
çoğu tüm yaz tatili alçıda geçirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/d/de/Street_Fighter_II.png" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/d/de/Street_Fighter_II.png</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">**biz ne olduğunu hayal ediyorduk [ street
fighter 4 - 2008 ]:</span><br />
<span style="background: white;"> </span></span><a href="http://ha.wishmesh.com/wp-content/uploads/2011/04/street-fighter-iv-ken-vs-ryu.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://ha.wishmesh.com/wp-content/uploads/2011/04/street-fighter-iv-ken-vs-ryu.jpg</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Diablo :</b> 90’larda yer altı edebiyatının da popüler olduğu dönemde,
hepimizin ortak fantezisi şeytanın adamlarından biri gelse de ağzını burnunu
kırsam değil miydi? Önümüze geleni gönül rahatlığıyla kesip doğrayabileceğimiz
bir oyun bulmuştuk. O yıllarda birden fazla özelliği aynı türde buluşturmasıyla
da ünlüydü Diablo. İster tek başınıza isterseniz de en fazla 4 arkadaş birleşip
bir iblise girebiliyordunuz. Nerdeyse sınırsız diyebileceğimiz silah
koleksiyonuyla da aklımızı başımızdan almıştı. Daha güçlü iblisi parçala daha
gösterişli silahın olsun sonra da konu komşuya hava atarsın benim baltam senin
baltanı döver diye.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">**grafikler neydi [diablo 1996 ]:</span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<span style="background: white;"> </span></span><a href="http://arodgersblog.files.wordpress.com/2012/06/d15.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://arodgersblog.files.wordpress.com/2012/06/d15.jpg</span></a><span class="apple-converted-space"><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">**son hali [diablo3 2012 ]:<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://www.joyistik.com/wp-content/uploads/2011/10/diablo3d.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://www.joyistik.com/wp-content/uploads/2011/10/diablo3d.jpg</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Need 4 Speed :</b> İki adet kutunun yan yana gelmesinden oluşan
arabaların yarışmasından sonra ilaç gibi gelen oyundu Need 4 Speed. Hız tutkusu
yaşayan gençlerimiz için sakinleştirici kıvamında az dozla oynanması
gerekirken, oyundan hızını alamayıp sokağa fırlayan bir nesil yetişmesine
rağmen en başarılı ve en çok satılan araba yarış oyunuydu. Oyuna polisten
kaçılan ve arabaların modifiye edildiği bölümü Underground versiyonu eklendi. Daha
sonrasında polisten saklanmak ve hızlanarak yanındaki arabayı geçmek yetmez
diyenler için Most Wanted adında bir versiyon çıkararak, şehre zarar vermenin
hazzını da yaşattılar sağ olsunlar!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">**grafikler neydi [need for speed - 1994 ]:<span class="apple-converted-space"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
</span><a href="http://pixlevel.com/wordpress/wp-content/uploads/2010/10/Need-for-Speed-Screenshot-2.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://pixlevel.com/wordpress/wp-content/uploads/2010/10/Need-for-Speed-Screenshot-2.jpg</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">**son hali : [ need for speed - the run 2011 ] :<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://www.hayatimizoyun.com/wp-content/uploads/2011/11/nfs-the-run04-550x309.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://www.hayatimizoyun.com/wp-content/uploads/2011/11/nfs-the-run04-550x309.jpg</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Tomb Raider :</b> Aileden gelen gani parayla ne yapsam ne yapsam diye
düşünen Lara, gidip arkeoloji okuyup dağ taş gezip değerli parçaları toplar.
Kötü adam durur mu bu servetin peşine düşüp kızın ailesini kaçırır. Ana baba
acısıyla kötü adamların peşine düşen Lara Croft, her türden silahı profesyonel
bir asker kullanabilmesinden daha çok 90 D ölçüsündeki göğüsleriyle etkilemişti
gençleri. Grafiklerin gelişmesiyle seksiliği git gide artan bir kahramanı bu
heyecanlı yolcuğunda baya kalabalık bir grup destek vermişti.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">**grafikler neydi [tomb raider 1996] :</span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
</span><a href="http://3.bp.blogspot.com/-KZyxRxGimUY/T95ecY-BdzI/AAAAAAAAFZM/bkSU5wn7YOU/s1600/2.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://3.bp.blogspot.com/-KZyxRxGimUY/T95ecY-BdzI/AAAAAAAAFZM/bkSU5wn7YOU/s1600/2.jpg</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">** son hali
[ tomb raider underworld - 2008 ]:<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
</span><a href="http://www.gamersbin.com/attachments/f137/10530d1312557519-cave-egress-tomb-raider-underworld-wallpaper-cave-egress-wallpaper-cave-egress.jpg" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://www.gamersbin.com/attachments/f137/10530d1312557519-cave-egress-tomb-raider-underworld-wallpaper-cave-egress-wallpaper-cave-egress.jpg</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Tetris : </b>Esas çıkışı 1984 olmasına karşın bizim ülkemizde popüler
olması 90’ları bulmuştu. Yukardan gelen şekilleri nasıl yapsam da tepeye
vardırmadan eritsem diye döktüğümüz ter büyük ihtimalle oyunu yazanların
döktüğü terden fazlaydı. Bu oyun aynı zamanda 4’lü uzun çubuğun gelmesini beklemekten
dolayı sabır testine dönüşmüştü.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">**grafikler neydi :<span class="apple-converted-space"> </span></span><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
</span><a href="http://images.yonja.com/pics/news/tetris_big.gif" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://images.yonja.com/pics/news/tetris_big.gif</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">**son hali :<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
</span><a href="http://images.yonja.com/pics/news/tetris_big.gif" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://images.yonja.com/pics/news/tetris_big.gif</span></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">Prince of Persia :</span></b><span class="apple-converted-space"><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"> Oyunu
oynarken arkanızdan anneniz izlese sizin bütün gün düz duvara tırmanan bir adamın kız peşinde koşmasına yardım ettiğinizi
düşünebilirdi. Gene kötü bir vezir tarafından kaçırılan prensesin arkasından
daldan dala atlayıp kılıcıyla verdiği mücadele, neredeyse tüm pc kullanıcıları
tarafından oynanmıştı.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">**grafikler neydi [1990 ]:<span class="apple-converted-space"> <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/_GFo2NhVEkEk/TAULeBpHeJI/AAAAAAAAI3I/m4zo9a93zq4/s1600/prince-of-persia.gif" target="_blank"><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">http://3.bp.blogspot.com/_GFo2NhVEkEk/TAULeBpHeJI/AAAAAAAAI3I/m4zo9a93zq4/s1600/prince-of-persia.gif</span></a><span style="color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><br />
<br />
<span style="background: white;">** son hali [2010 - Pop the Forgotten sands ]:<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
</span><span style="background: white; color: #1155cc; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><a href="http://www.ps2vicio.com/imagenes1/PS2/Prince_of_persia_3/Prince_of_persia_3_16.jpg" target="_blank">http://www.ps2vicio.com/imagenes1/PS2/Prince_of_persia_3/Prince_of_persia_3_16.jpg</a></span><span style="background: white; color: #222222; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
46 Magazin</div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-62987513021176583882012-12-06T12:51:00.000+02:002012-12-06T12:51:37.886+02:00Dans Filmleri...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-cCb8rqpEdG4/UMB4Kli2_EI/AAAAAAAAAdc/q_-UdzJtSEc/s1600/1280x1024_BlackSwan_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-cCb8rqpEdG4/UMB4Kli2_EI/AAAAAAAAAdc/q_-UdzJtSEc/s1600/1280x1024_BlackSwan_1.jpg" height="256" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 141.6pt; text-indent: 35.4pt;">
<b><span style="font-size: 15.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 141.6pt; text-indent: 35.4pt;">
<b><span style="font-size: 15.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 141.6pt; text-indent: 35.4pt;">
<b><span style="font-size: 15.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 141.6pt; text-indent: 35.4pt;">
<b><span style="font-size: 15.0pt; line-height: 115%;">MUTLU AYAKLAR<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">İlk dansımı,
annemin halası tarafından kuzen çocuğunun düğününde bir kızla, ikimizin de eli
omzumuzda etmiştim, sene 1992. O zaman Chuck Bess yok, birkaç asırdır yaşadığına
inanılan <b>John Travolta </b>var. Ha bir
de dansının “kirli” olup olmadığının
tartışılmasının bitmediği <b>Patrick Swayze</b>,
hayran hayran kıvrımlı hareketlerini seyredebileceğin. “<b>Dirty Dancing</b>” filminin üzerinden sadece 5 sene geçmiş ve o
zamanlar pürüzsüz bacaklar için bu kadar epilasyon reklamın olmadığı dönemlerde
kadınlar, uçuşan <b>Jennifer Grey</b> eteklerinden giyemiyorlar diye hasetteler. Kliplerin esinleneceği esaslı dans filmlerinin
ve müzikallerinin pür-i pak hallerinin yeni çekildiği dönemler yani. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">John Travolta</span></b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> demişken, daha 1977 yılından hafif
bir kırgınlığım var ona. Benim kahramanım, canım babam bile “<b>Saturday Night Fever</b>” tarzı
pantolonlardan almış, annemi tavana atıp kah tutuyor kah tutamıyordu. Filmlerin hayatı etkilediği hepimizin kabulü,
gel gör ki, <b>John Travolta</b>’nın erişilemez
kıvraklığı, estetik figürleri, karşındaki kadının kollarında eriyip dans
pistine akmasıyla yarışılmayacağını da gönül rahatlığıyla kabul etmeliydi
emekli babam. Bugüne kadar sergilenen dans figürlerinin %86.45’ nin bu filmden
alındığını hepimiz biliriz. Biliriz de kendi esnekliğimize bakmadan fütursuzca
göbeklerimizi titreterek gireriz bu ahenge.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Sevgi
trenine dönmeden biten hiçbir gecemiz yokken dans pistlerinde, 50’liler
ve60’lara gerekli özeni ve sevgiyi vermediğimiz için lanetlendiğimizi
düşünüyorum. Çünkü hem 1952’de çekilen “<b>Singing
In the Rain</b>” hem de 1961’de vizyona giren “<b>West Side Story</b>” o dönemin genç kızlarına geçilen açık seçik bir
iltimastır. Bir erkeğin elektrik direğine tırmanmış halinin de çok seksi olabileceğinin
de kanıtıydı <b>Gene Kelly. </b>Atomun
parçalanması bile daha kolay geliyordu bana, ayakkabıların altındaki tahta
bölümün çıkardığı sesin ahenkli bir dans müziğine dönüşmesinden. Bütün
yakışıklılığıyla ayaklarını yere vura vura konuşması o zamanın kadınlarındaki
topuklu ayakkabı sevdasını körüklemedi mi sizce? “<b>West Side Story</b>” de iki farklı kutbun arasındaki kan davasının bile
dansla anlatılmasını hop diye Dünya barışına bağlardım ama gerek yok! Oradaki
dost- düşman herkesin ortak ettiği dans sahneleri hepimize yeter bence, mesajı
almaya niyetimiz varsa.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Sinemayla
dansı buluşturan akıllı beyinler, erkekler için en etkileyici kozunu ise
1983’de <b>Jennifer Beals</b> ile kullanmıştı.
<b>“Flashdance” </b>azmettirici hikayesiyle
kadınları, oturdukları yerden sadece pazartesi diyeti gibi tek günlüğüne
kaldırsa da, erkekler için unutulmaz sahnelere sahiptir. Kaynakçı olarak
çalıştığı fabrikada sivrilen asi kızımız, her hallerinden iyi aile terbiyesi
aldığı belli olan balerin grubunun arasından sıyrılıp hırçın dansını yapmaya
başlıyor ve tabi ki akademideki tüm erkek jüriler teker teker mest olurken,
para kazanmak için çıktığı gece kulübündeki ıslak şovuyla şehrin geri
kalanındaki erkekleri hipnotize ediyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Flashdance</span></b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">’in bir tık öncesinde, çok daha büyük
kitleleri hipnotize eden başka bir film daha vardı. Deri ceketli, saçları
jöleyle arkaya doğru taranmış, ve o bütün karizma içinde beyaz çorabın bile
bazen göz ardı edilebildiği jilet gibi çocuklar bir tarafta, kabarık etekleri
asla sağa sola takılmayan, maksimum 36 beden, havada 3lü salto attıktan sonra
bile saçı başı dağılmayan kuğu gibi kızlar bir tarafta desem? Evet <b>Grease</b>’den bahsediyorum. 1978 yılında moda ve müzik adına yapılan ne
varsa yıkıp geçen, müzikleri ve karakterleriyle henüz kendisine rakip
bulunamamış çok renkli müzikal. Öyle ki filmdeki dans sahnelerinin etkisi ile
yurdum insanın dans pistinde kadınları havaya atıp tutması olsun, döndürüp
yatırıp kaldırması olsun , rock N roll hareketlerinin seriliği ile hafif, orta,
ve ağır yaralı gecelerin müsebbibidir. Kendinden menkul beyaz çorabına kılıf
bulan erkeklerimizin tek umudu da acilde yatan zevcelerinin sedyede elini
tutmak ile suya düşmüştür çoğu buluşmada.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Grease</span></b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> efsanesinden 2 yıl sonra, beni
dansçı olmanın ilk kuralının tozluk takmak olduğuna inandıran ama müziğiyle en
umutsuz vakayı bile dans ettiren diğer bir film ise tabi ki şöhret meraklıları
için geliyor: <b>“Fame”.</b> Obeziten bi alt kategori olan biz fanileri çatlamak
için her şeye sahip olan, güzel sanatlar fakültesi öğrencilerinin 4 yıllık
eğitim hayatlarında yaşadıkları sıkıntıları, sevinçleri ve birbirinden kıvrak
figürlerle dolu müzikal, o zamanın izleyicilerinin çok ilgisini çekmese de
yıllar içinde kült filmler kategorisine sinsi bir geçiş yapmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Peki, birbirinden sinsi ve bir o kadar da güzel
kadınların bir araya gelip de, revü dansını en hiddetlisinden ortaya sermeleri
etkilemedi mi biz sanat düşkünlerini! </span>Kimse itiraz etmesin! Sosyo - ekonomik düzeyiniz hiç fark etmez, ortak
bir yabancı dilden cümlemiz varsa o da “Voulez vous coucher avec moi ce soir?”
dir. Telafuzu iyi olmayanlar için “Vu le vu kuşe avek mua sesua?” Bunu sadece
tek bir film yaptırabildi, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan “o”
günlerde! <b>Moulin Rouge </b>denince
birbirinden estetik dans hareketlerinden önce bu cevap gelir, çat diye. O
muntazam bacaklarını kafalarının yanına kadar hiç zorlanmadan çıkaran revü
kızlarının etkisi sadece filmin gişe başarıyla değil senelerce konuşulacak
sohbetlere dahil olacaktır. Çünkü perde de gördüğümüz sadece düzgün vücutlar
değil estetik kaygısı çok yüksek bir dans kokteylidir. Bu öyle bir kokteyl ki
seneler sonra <b>Chicago</b>’ya emsal
teşkil edip dünyanın en güzel kadınlarını tekrar revü sahnesine korkusuzca
itmiştir. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yıllar acımasızca 90’ları delip geçtiğinde dansa olan tutku
azalmış gibi görünse de, albümlerdeki başarısını sinema perdesine yansıtmak
isteyen <b>Jennifer Lopez</b>, tüm orta yaş
ve genç kızlıktan hafif uzaklaşmış kadınların hayranı olduğu <b>Richard Gere</b> ile oynadığı <b>“Shall We Dance”</b> filmiyle dansa küsmüş
kanımızı yeniden kaynatmak peşindeydi. Dansçılıktan geldiğini üzerine basa basa
anlatan Jennifer Lopez’in o dönemdeki hit şarkısı <b>“I’m Glad” </b>e çektiği klibi de <b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Flashdance”</span></b><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> e ithaf etmiş ve en az film kadar
başarılı bir klibe imza atmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bu kadar
film ve güzel müziğin ardından, bunun zehrini bir kere aldıktan sonra sürekli
hale getirmeyi boynunun borcu bilen bir ekip, 2009’dan beri canla başla müzikal
sınıfını tekrar canlandırmak için çalışıyor. <b>Glee</b> heyecanını yansıtmanın en iyi yolunun gerçek müzikal
oyuncularından seçmek olduğunu düşünmüş olacak ki yapımcısı Ryan Murphy, 3
ayını Broadway’de geçirip tek tek kadrosunu oluşturmaya başladığında, “<b>Hairspray” </b>müzikalinin başrol oyuncusu <b>“Matthew Morrison” </b>ile puzzle’ın eksik
parçası tamamlayıp, kanların deli akışını başlattı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
Sanmayın ki bu dünyanın derdi sadece vücut ateşini bastıran
disko dansları, ruhunuzun derinliklerine parmak uçlarıyla girebilecek zarafette
bir kuğuya gönlümüzü kaptırdık 2010’da. <b>“Black
Swan”</b> <b>Natalie Portman</b>’da vücut
buldu, o görkemli sahneler küçük kaldı, küçücük kızın ayaklarının altında. Ben
bütün servetimi başrolün zaten balerin olduğuna yatırabilirim bahiste, bu kadar
yetenek bir oyuncu için bile fazla çünkü. Eşlerinin zoruyla baleye giden
erkekler için yeni bir heves yeni bir istek kazandıran <b>“Black Swan”</b>, unutulmuş dansların yeniden gün yüzü görmeleri için
bir fırsat olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kuğudan aldığın hazla taytını giyip baleye mi yeltenirsin,
yoksa sevişmek üzereyken vazgeçip dansa başlayan tangocuların arasına mı
atarsın kendini, ya da sevgilinin kollarında kare çizerek valsle mi dönersin
salonu baştan sona, yoksa diskoların en çılgın figürleri internete mi düşer
senin sayfanda bilmem. Bir şey biliyorum ki, bugün bir penguen bile dans ettiği zaman mutluysa, dans
etmezsen ruhun ölür, bedenin çalışsa da.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> 46 Magazin</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-41629187577458673612012-12-06T12:40:00.002+02:002012-12-06T12:45:20.317+02:00Dans<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-K47gtW9N7SU/UMB2DqGmGII/AAAAAAAAAdU/OyBKRhbgEKc/s1600/wedding_dugun_slow_dans.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-K47gtW9N7SU/UMB2DqGmGII/AAAAAAAAAdU/OyBKRhbgEKc/s1600/wedding_dugun_slow_dans.jpg" height="226" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Büyük
ihtimalle kumsalda ve büyük ihtimalle ateş başındaydı Adem’in çocuğu, avladığı
hayvanın gerilmiş derisine ilk vurduğunda. Ve Tanrı ritmi yarattı. Elinde
gitarı yoktu, gözleri gökteki garip küçük ışıklar gibi parlayan kızı
tavlayabilmesi için. Hiç bir şey yokken, ritmi vardı, bir de çekinmeden vahşi
hayvanların önünde duran bedeni. Av mı avcı mı olduğunu anlayamadığı zamanlarda
korkudan titreyen bedeni bu sefer elinin her darbesinde istemsiz kasılıyordu
ilk defa, huzurla. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Her şeye
olduğu gibi Adem’in oğlu geç kalmıştı tavlama sanatına. Bugün dalga geçmek için kullandığımız kuş
beyinli lafına inat, simsiyah gövdesini huşu içinde sallayarak dişinin ilgisini
çekmeye çalışan Cennet Kuşu çoktan çözmüştü dansın doğaya torpilini. En iyi
dansı yapan kızı alır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">İster
bilerek ister şuursuzca kadın ve erkeği birbirine çeken o titreşim, iki cinsin
diline getiremediği tüm cümleleri vücudun tamamına yaymakta ustaydı. Evrensel
dil diye bir şey vardıysa adı vücut dili soyadı danstı. Bir el hareketinden
Dünya savaşı çıkabileceği gibi, bir bilek kıvrımından kaç hayat zevk içinde
ziyan oldu sayamayız. Anlatmak istediğini kurduğun cümlelerle bile ifade
edemezken, müziğin akışına kaptırdığın vücut yedi ceddinin seceresini ortaya
dökerdi. Dans ederken yalan söyleyenini gördünüz mü hiç? İçindeki ateşi
saklamaya çalışan tangocu olur muydu acaba? Bir boğa güreşi arenasında, kanın
akmadan önceki son saygı duruşuyla başladı Pasadoble’ nin güreşçiyi sunması.
Ölüm ve hayat arasındaki çizgiyi, çift ayak vuruşuyla anlatmasıydı katilin.
Avustralya yerlilerinin cenazelerini dansla defnetmesi, ruhun huzur bulması
için edilen duadan farksızdı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Ruhani
tapınma, af dileme, şükretme ve hatta eski Yunan’ lıların askerlerini savaşa
hazırlama seramonisi olarak kullanılmasının öncesinde, sadece eğlence amaçlı
edilen danslar Mısır’ a dayanırken, raks ile mest olan dedelerimizden geliyor
kıvrımlı hareketlerin cazibesi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Elinden
tutup aynı melodide hareket ettirdiğin ayakların, ten ayırt etmeden, tüm
siyasi, fiziki ve coğrafi haritalara karşı durur. Çünkü tutkunun özrü ve affı
yoktur. Brezilya, Afrika’ dan Rio’ ya
getirilen kölelerin tepki olarak çıkardığı Samba’yı kendi marifeti olarak sunmakta sakınca
görmediği gibi, milli bir gurur olarak göğsünü kabartmıştır. İçinde yaşadığın
koşul ne olursa olsun ruhunun karşı koyamadığı ritmi ne kadar özgür bırakırsan
o kadar yaşadığını hissedersin aslında. Dünya’da başına gelebilecek en iyi
şeydir kendini kaybedercesine dönmek etrafında. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Gözünü
yerden kaldırıp hoşlandığın insana baktığında, heyecandan duracak gibi olan
kalbine umut ışığı yakan, mekanın hoperlörlerinden dizlerine çarpan o slov
müziğin başlangıcıdır. Kimsenin itiraz etmediği saygın bir yakınlık için bütün
gece beklenen yavaş müzik, iki bedenin kalplerinin birbirine en yakın halinde
sallansın diye vardır. Oğlan kızın beline sarılıp kız da oğlanın omzuna koydumu
elini, kıyamet kopsa zebaniyi dinlemeyecek halde dolanırlar dans pistinde. Sarılmanın
şehvetinden haberdar bedenler, ışıktan hızlı turu tamamlarlar Dünya’nın
etrafında. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Vücudunuzun parçalarını birazdan sizden ayrılacakmışçasına
sallamanız veya her notada ayrı figür sergilemeniz önemli değil. Sevgilinizin
boynuna sarılıp hacıyatmaz gibi devrilip kalkmanız da sorun değil, adımlarınızı
sayıp tam ritme göre sekil almanız da. Anlatacak bir derdiniz veya Dünya’ya
soracak bir hesabınız varsa, mutlu olmak için, öfkenizi vurmak için ifade etmek
için, ruhunuzun özgürlüğü için, kalkın ve dans edin. <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">46 Magazin</span></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-59283397572617668422010-03-20T01:25:00.002+02:002012-12-06T08:59:02.964+02:00Fobiİnsanın neresi acırsa canı oradaymış ya. Benim çenemde bu aralar. Ben zaten neyi büyük konuşsam başıma gelir. Başka türlüsü bana yakışmaz.<br />
<br />
26 yıllık yaşamımda iki şeyden kaçtım. Biri matematik dersi biri dişçi koltuğu. Matematikte galip geldim sayabiliriz, kendimi ifade edebilecek kadar hesaplıyorum. Ama dişçi öle değil. Fobi nedir bilir misin? Ben bilirim en alasından. İçindenim. Sen düşünmeden ötenazi isteyebilir misin? Ben isterim.<br />
<br />
Fobisi olmayan bi insan korkuyor der, çekiniyor, hoşuna gitmiyor. Fobi çok nettir. "O" durumla karşılamamak için canından vazgeçmeyi önce düşündürür fobi. Mantık aramaz. Sorgulamaz. Sen ne kadar sakin ol dersen o, o kadar panikletir. Korkudan ölmek diye bir şey vardır. Bak Kemal Sunal nasıl gitti. Dinlemediler adamı çünkü! Bindirmeyin beni uçağa demiş. Bir şey olmaz demişler, ne var biz yanındayız demişler. Ne yazık ki ölümün ekürisi olmaz tek gidersin nereye gidiliyorsa!<br />
<br />
Kalbin küçücüktür senin aslında. Fazlaya gelemez. Eğer yer etmişse bir şey içinde zorlamamak gerekir. Çoğu çocukluktan gelir, bazısı sonradan edinilir. Bazı fobilerin korkuyla başlamadığı bile söylenir. Çocukken amaaan iki ağlar susar dediğin yarın öbür gün elini kolunu bağlar. Her çocuğa denize atılarak yüzme öğretilmez. Herkesin bünyesi farklıdır. Senin çok kolay gördüğün bir şey başkasının hayatına mal olabilir.<br />
<br />
Ama öle bir zaman da gelir ki yenmek zorunda kalırsın inadını. Hayatını sürdüremez hale gelirsin. Mecbur kalırsın. Yapışırsın annenin eline o seni en acıtmayacak yöntemi bulur zaten. Ama bilirsin ki senin acın eskiden geliyor, çok eskiden...Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-23217261019892121532009-06-26T01:59:00.002+03:002012-12-06T09:39:33.994+02:00Moonwalk<a href="http://1.bp.blogspot.com/_i6dKGYB72rE/SkQFu-_bfII/AAAAAAAAAGg/6Q7w7QpEiE4/s1600-h/news_52427.jpg"><img alt="" border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/_i6dKGYB72rE/SkQFu-_bfII/AAAAAAAAAGg/6Q7w7QpEiE4/s200/news_52427.jpg" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5351408561964153986" style="cursor: hand; float: left; height: 200px; margin: 0px 10px 10px 0px; width: 160px;" /></a><br />
<div>
Bülent Ersoy' un erkek zamanına yetişemedim ama onun zenci zamanına yetiştim. Bazı insanlar tanrıyı karşısına alarak zamana ve sisteme karşı dururlar. O durdu. Kral çıplak demek isterken kendi tenini soydu.Onlar bizi gerçekten umursamıyor demişti. Dediği çıktı.</div>
<br />
<div>
</div>
<br />
<div>
<br /></div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-59874670335791896442009-06-05T16:31:00.002+03:002012-12-06T09:40:56.714+02:00want - need- what you want?<br />
- a peaceful soul<br />
- what you need?<br />
- a bigger gun<br />
<br />
life - season 1Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-33153547406264364982009-05-24T06:03:00.003+03:002012-12-06T12:29:52.242+02:00CaniSadece sokakta yürüdüğünüz için dayak yemek hoşunuza gider mi? İnsanlar yanınızdan geçerken ya koşuyor ya da nazik popolarını duvara dayayarak sıvışıyor! Her yaştan insan kafanıza taş atıyor hemde sadece orada olduğunuz için. Küçük bir kız çocuğu yaklaşıyor, gözlerinizin içine bakıyor ve elini uzatıyor, uzattığı anda annesi tarafında hırpalanarak sizden uzaklaştırıyor. Koşmaya başlıyorsunuz, koştukça şiddet hızlanıyor. Eğlence olsun diye birileri sizi naylon torbaya sokmaya çalışıyor. Saklanacak bir yer bulduğunuzda ise su ve yemek gibi temel ihtiyaçlarınız için yardım dileniyorsunuz ama kimse duymuyor, hoş duysa da umursamıyor. Neden? Çünkü siz bir petşop camında değil, kaldırım kenarında doğan bir sokak köpeğisiniz...<br />
<br />
<a href="http://www.youtube.com/watch?v=xfEAeYbQ3sU">http://www.youtube.com/watch?v=xfEAeYbQ3sU</a><br />
<br />
not: çok uzun süredir hıçkırmadıysanız köpeğin gözlerine bakın.Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-64598998415733827392009-04-29T01:10:00.003+03:002012-12-06T09:54:04.907+02:00StressArtık kapris tarihe karışsın istiyorum. Bir de gereksiz iddialar...<br />
<br />
İnsanlar neden inatlaşır? İnat neyin göstergesidir? Çok bildiğinin mi yoksa insanların çok bildiğine inandırmak için bir kasış mıdır? Ben konuşmaktan çok dinlemeyi severim. Bir şeyi bilmiyorsam öğrenmeye çalışırım. Öğrendikten sonra da gerektiği zaman cümle içinde kullanırım ama inat etmem. Bir konuda ayrıntılı bilgiye sahip olan insanlara saygı duymuş ve dediklerini 1. elden kabul etmişimdir. Ama fakat lakin (evet 3'ü birden), 25 yıllık hayatımda takdir edersiniz ki azda olsa bazı hobi, sosyal etkinlikler, sanat dalları gibi konularla ilgilenmiş biri olarak benim de bir şeyler biliyor olmam saçma olmaz kanımca. Bazı insanların her şeye sahip çıkması, o konu üzerinde tek bilgi sahibi olma kaprisini kavga çıkaracak kadar ileri götürmesine anlam verememekteyim. insanların araştırma yapması çok süperde biz diğer faniler de belki hayatın o bölümünden geçmişizdir ha? Çok mu zor bir şeye bilmiyorum demek? Ben, bilmiyorum kelimesini çok severim, sık sık kullanırım. Çünkü insanın çok fazla bildikçe alerji geliştirdiğini düşünüyorum. Bu noktada, çok konuda fikir sahibi olmak mı, belli konularda tam bilgili olmak mı daha iyi onu tartışmak lazım! Ama bildiğimden emin olduğum tek şey, fazla bilmek insan psikolojisi açısından iyi değil! Sinir yapıyor, gaz yapıyor, hazımsızlık yapıyor. Bilginize...<br />
<br />
<br />
<br />Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-61263440189192803552009-03-21T05:25:00.003+02:002012-12-06T10:00:17.604+02:00Ben acaba...Güçlü müyüm? Yoksa güçlü rolümü yapıyorum? İçime atmak bir fedakarlık mı yoksa acizliğim mi? Yetememek benim suçum mu, yoksa benden mi çok şey isteniyor? Yeteneksiz miyim, yoksa imkanlarım mı el vermiyor? Şanssız mıyım, yoksa çok mu şanslı? Terbiyesiz miyim, yoksa sabrım mı taştı? Saf mıyım yoksa salak mı? Çok mu yaşlıyım, yoksa yenimi başladım? Yapabilir miyim, yoksa hiç denemesem mi? Duygusal mıyım, ağlak mı? Sinirli miyim, tahammülsüz mü? Ben bu kadar mı kendimi bilmiyorum?Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-66222685913095348422009-03-19T00:29:00.000+02:002012-12-06T10:04:00.410+02:00Erkekler kadınları içkilerinden tanıyor!<a href="http://2.bp.blogspot.com/_i6dKGYB72rE/ScF4qLE2X1I/AAAAAAAAADw/ny4ipFvaWE0/s1600-h/drunk%2520dog.jpg"><img alt="" border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/_i6dKGYB72rE/ScF4qLE2X1I/AAAAAAAAADw/ny4ipFvaWE0/s320/drunk%2520dog.jpg" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5314661701196865362" style="cursor: hand; display: block; height: 258px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 320px;" /></a><br />
<div>
<br />
<br />
<div>
Erkekler, kadınları bir barda veya içkili bir ortamda içtikleri içkilere göre değerlendiriyormuş! Ben e-kolay'ın yalancısıyım...</div>
<br />
<br />
<br />
<div>
<strong>Bira</strong>: Bira içen kadınların, delikanlı gibi olma istekleri vardır. Doğal ve eğlenceli bir kişiliğe sahiptirler; fakat kadınlıkları ile ilgili sorunları vardır.</div>
<br />
<div>
<strong>Martini</strong>: Martini içen kadınlar güçlü kadınlardır; aynı zamanda da iyi içicilerdir. Martini kadınları genelde streslidirler, her an depresyona girebilirler. Ama o durumlarından kurtulmak için de uğraşırlar.</div>
<br />
<div>
<strong>Scotch ( İskoç viskisi): </strong>Bu içki “zeka” anlamına gelir. Scotch içen kadınların ayakları yere basar; kim olduklarını bilirler ve başkalarının ne düşündüğü onlar için önemli değildir.</div>
<br />
<div>
<strong>Margarita: </strong>Bu kadınla takılmak oldukça zevklidir. Zariftir, modayı takip eder, eğlenceyi de çok sever. Bilim adamı zekası var diyemeyiz fakat oldukça akıllıdır.</div>
<br />
<div>
<strong>Kırmızı Şarap</strong>: Şarap seven kadınlar genelde sağlıklarına düşkündürler ve tutucu ve ölçülüdürler. Onlarda anne şefkati vardır, bu yüzden hassas ve sıcakkanlıdırlar. Şarabın boğazlarında bıraktığı o sıcaklığa bayılırlar.</div>
<br />
<div>
<strong>Şampanya</strong>: Şampanya içen kadınlar elit takılırlar, insanların kendileri hakkında entelektüel olduklarını düşünsün isterler ve Fransız kadını olma arzuları vardır; içlerinde de dönüp duran birkaç fantazi...<br />
<br /></div>
<div>
<strong>Cosmo: </strong>İşte başka bir tutucu kadın. Bu tür kadınlar genelde akıntıya kapılmazlar fakat kendilerini de bilgili göstermek için gereğinden fazla uğraşırlar.</div>
<br />
<div>
<strong>Rom & Kola: </strong>Bu kadınlar oldukça eğlenceye düşkündürler ve yerlerinde duramazlar. Eğer bir bardak rom konuşabilse : “Bu akşam kopmaya gidiyoruz.” derdi.</div>
<br />
<div>
<strong><em>Rakı: Rakı içen kadınların muhabbetlerine doyum olmaz... Bir kadın rakı içiyorsa, her ortama uyum sağlamayı bilen güçlü bir kadındır...</em></strong></div>
<br />
<div>
<strong>Vodka: </strong>Vodka içen kadınlar eğlenmeyi seven ve asi kadınlardır. Ertesi günü düşünmeden anı yaşamayı ok iyi bilirler... Fakat bazen çok somurtkan olabilirler...</div>
</div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-8810204939235077062009-03-15T03:38:00.000+02:002012-12-06T10:17:43.824+02:00neden-sebep-niye???Neden yabancı gelin?<br />
<br />
Bu sorunun cevabını arıyorum.<br />
Birincisi neden yabancı gelin diye bir program var? Bunca sene kocaları ayartılıyor diye televizyonlarda feryat figan giden kadınlar neden gündüz kuşağında hangi yabancı gelinin daha iyi olduğunu tartışır hale geldiler? Aksaray- Laleli piyasasının official olma çabası neden? Hali hazırda kendi örf ve adetlerinde yetişmiş kızlara bin bir kusur bulan kaynana bozuntuları hangi akla ve mantığa hizmet yabancı uyruklu gelinlerden hayır beklemekte? O kızların madem her türlü hal ve hareketi sana ters neden kendini ve çocuğunu maskara etmektesin? Hadi o kızlar görüntü itibariyle başka sektörlerde görünebilme ihtimaline karşın yarışıyor diyelim, senin Aksaray piyasasına eğilimin neden şuursuz oğlan annesi? Oğlunın namusuna, ahlakına göre kız arayan bir yudum insanlar, size sesleniyorum aklınızı başınıza toplayın! 'ayyyyyy akşamüstü benim oğlanın kucağına oturduuuuuuu' diye yaygara koparacağınıza, kucak hasretinize kocanızın yanına dönerek bir son verin, siz de rahatlayın biz de.<br />
<br />
<br />Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-52611170401847766512009-03-14T05:12:00.000+02:002012-12-06T10:25:18.908+02:00Pembe Kakalılar<a href="http://2.bp.blogspot.com/_i6dKGYB72rE/Sbss0wu5OII/AAAAAAAAADY/K7gvavGe4CQ/s1600-h/genious.jpg"><img alt="" border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/_i6dKGYB72rE/Sbss0wu5OII/AAAAAAAAADY/K7gvavGe4CQ/s200/genious.jpg" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5312889470360041602" style="cursor: hand; display: block; height: 135px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 200px;" /></a><br />
<div>
Ben hayatımda hiç bu gruba dahil olamadım, üzgünüm.<br />
<br />
Bunların her şeyi mükemmeldir. Ağızları kokmaz, osurmazlar, geğirmezler, karınları gazdan şişmez, kakaları kötü kokmaz. Onlar her zaman, haydi bakalım Oscar törenine dediğinizde hazırlanması 10 dk. sürecek kadar bakımlı, onlar her zaman gittikleri mekanda sahne alacaklarmışçasına güzel, süslü ve hazırdırlar. Onların saçları her daim temiz ve yumuşaktır. Yüzleri ise makyajları olmasa bile insan içine çıkabilecek pürüzsüzlükte. Çok iyi okullarda okumuş da olabilirler okumamış ta. farketmez ki, onlarda herhangi bir eksik görünmeyecektir. Yaptıkları en basit işler bile, savaş halinde olan iki ülkeyi barıştırmış bir dış işleri bakanı kadar alkış alır. Onlar kıyafetin, modanın, müziğin dibine vurmuşlardır. Pardon yanlış oldu onlar dibe vurmazlar, nirvanasına çıkmışlardır demek istedim. Mesela onların ayrıntılı cümle kurmasına da gerek yoktur. Onlar baş harfini söylesin biz insan müsfetteleri onları yormadan cümlelerini tamamlarız. Her şeyden haberleri vardır, herkesi tanırlar. Özellikle 'celebrity' kankaları çoktur. Onlarla, mutlaka geçen hafta bir mekanda karşılaşmışlardır ya da mutlaka bir yerlere giriş öncelikleri vardır. Facebook ve msn listeleri hep çok kalabalıktır ama sanmayın ki onlar çabalar. Hele telefon hafızaları hem çok kalabalık hemde önemli insanlarla doludur ki aksi zaten yakışmaz. Kendilerine ait bir tarzları olduğu gerçeği vardır, onların giydiği kotlar Taksim' de asla ucuza satılmaz!! Satılsa bile diğer aciz fanilerde onlarda durduğu gibi durmaz. Herhangi bir insanın kalbini kırmış olsalar bile onlarınki kırıktan sayılmaz. Her birini birbirine senet gibi kırdırdıkları sevgililerinin gözünde hep evlenilecek yegane kızlardır, onun gibisi zor bulunurdur. Aldattığını yakalasalar bile ki bu imksansız, mutlaka haklı sebepleri vardır, öz kütleleri zeytin yağından bile azdır. Onlar sevgililerinden ayrıldıktan sonra en temiz duygularla anılıp ah ahhh diye iç çekilenlerdir. Bir de asla az populer işlerle uğraşmazlar, ya müzik sektörü ya medya ya sahne işleri, mutlaka poh pohun kabarık olduğu bölümlerde çalışırlar. Fen, matematik, bilim dallarında boy göstermemiş olabilirler ama kendi çevrelerinde genious olarak tanınırlar.<br />
<br />
Onlar sevilmeli, sayılmalı, başımızın üstünde tutulmalı ve kakalarını pembe yaptılarından emin olunana kadar sefkat gösterilmelidir. Hadsizlik yapmayın.</div>
Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-24371614786290625902009-03-09T03:54:00.000+02:002012-12-06T11:35:00.278+02:00Affetmek...Uzun süre kin, öfke, ah ile yaşadıysanız metal yorgunluğu olur vücutta. Bir süre sonra küstünüz kişiden daha ağır gelir tavır alan taraf olmak ve serbest bırakırsınız onu. O içten dışa serbest bırakma yalnız ishal yoluyla değil, duygu yoluyla da olur. Bir nevi eskiye ait düşünceler, duygular kötü koku yaymadan çıkıverir. İşte bu affetmektir. Artık ona iyi - kötü bir şey hissetmemektesinizdir ve zamana bırakmışsınızdır. Zaman içinde zaten her şey kaybolur, kara delikler galaksileri yutuyor onu mu yutamayacak. Nefret insanlar üzerinde ağır bir yüktür. Birinden nefret etmek için efor sarfedersiniz, buna değecek bir insan da değildir. O zaman başkasının pis yükünü sırtlamanın ne alemi var diye düşünürsün. Affetmek için nefrete de gerek yok aslında olayları, günleri, mekanları da affedebilirsiniz. Olayları tesadüf ve zamanının gerektiği gibi olmuş diye adlandırsak hayat bize daha kolay olmaz mı?<br />
<br />
<b>Olmaz</b>...En azından her zaman değil, şöyle ki; siyasi bir görüş savunur gibi savunduğumuz nefretlerimiz var. unutulmayı değil canlı tutulmayı hak eder onlar. Çünkü unutulursa hayatına yön veren büyük değişikliklerin sorumlularını da unutmuş olursun ki bu bize çok haksızlık olur. İnsanların zevk-i sefa içinde yaşamak uğruna kırdıkları kalp ve küçük hayatlara ikinci bir darbe olur onları affetmek. Bazı şeyler vardır ki onlar kutsal derecede kinlidir. Eleştirilmez, yargılanmaz, çıkış yolu aranmaz. Küçük bir çocuğun göz yaşını hiç bir felsefe hiç bir ritüel hiç bir inanış affettiremez. Bir daha karşı cinsle olan ilişkisni onaramayacak kadar büyük bir kırık bırakmış ve bunun acısını hayatı boyunca taşıyacak insanlara hadi affet de gidelim diyemezsiniz. Savaş yanlısı bir insan değilimdir. İnsanlar yaralarıyla yaşasın istemem ama hayatının yönünü değiştirmiş bir yaranın üzerine dövme yaptırmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Bazı çizikler bazı kesikler göz önünde olmalı. Çünkü orası temizlenirse eğer, insanda basic bulunan kanma isteği hortlar ve tekrar tekrar yaralar.Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-83602789384077388372009-03-05T02:46:00.001+02:002012-12-06T11:42:41.242+02:00+316-4424-4901'Merhaba şu anda Tanrı ile görüşüyorsunuz. Şu anda evde yokum. Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz!'<br />
Hollandalı bi manyak böle bir hat almış ve insanların tanrıyla konuşurken rahatlayıp kendilerine döneceklerine inanıyormuş. güzel bi fikir olabilir, hattın ucundaki gerçekse! Sonra ben ne derim diye düşünmeye başladım ve işte seçenekler;<br />
<br />
1. Merhaba, nasılsın demek sanırım saçma olur, ben de iyiyim diyeceğim ama sen onu da biliyorsun. Hepimiz sana duacıyız. Geçen gün dua ederken bir kaç arkadaşı unuttum ekleme yapmak için aramıştım...<br />
2. Selam, ben bu hafta da devreden loto için arıyorum, bir sakıncası yoksa tabi sende uygun görürsen bu hafta artık bana çıkabilir mi? Yani tek kişi bilmemin de gereği yok bir kaç kişi arasında bende olayım istiyorum, saygılar.<br />
3. Merhaba, bir şey soracağım eğer dayımı görürsen fotoğrafların durduğu torbayı kime vermiş nereye koymuş sorar mısın?<br />
4. Selamın aleyküm, benim bir ricam olacaktı, işine karışmak gibi bir niyetim yok ama eğer mümkünse bana ayırdığın ömürden biraz kesip Fırat' a, anneme,babama ve anneanneme biraz daha verebilir misin? Teşekkürler<br />
5. Merhaba, meşgul etmek istemiyorum fazla, sadece hep bir şeyler istemek için değil verdiklerin için de teşekkür etmek için aradım, Fırat bana baya bir iyi geldi. Teşekkür ederim.<br />
6. Selam gene ben, şu benim iş konusu ne olacak merak ediyorum, hayır çok şükür idare ediyoruz ama biraz desteğe ihtiyacım var.<br />
7. Rahatsız ediyorum ama çok ihtiyacım var sana, başın çok kalabalık biliyorum ama benimle de bağlantın olduğunu bilmek iyi geliyor.<br />
8. Merhaba ben tövbe etmek için aradım, geçen gün biri hakkında; o pis alkolik ondan kocası boşadı onu demiştim, çok ayıp halbuki insanın başına her an her şey gelebiliyor, çok üzgünüm.<br />
9. Selam, ben bir pişmanlık için daha aramıştım geçen gün annem saçımı boyamadı diye çok bağırmıştım, gerçi biraz onun suçu ama biraz. Ben çok bağırdım kayıtlara geçtiyse özür dilemek istiyorum. Ben onu çok seviyorum. Mümkün olduğunca yanımda kalsın olur mu?<br />
10. Merhaba ben bir arkadaşım için arıyorum, Gamze, sen de tanırsın. Bugünlerde umudunu yitirdi, kötü şeyler üst üste geldi, yanlış anlama isyan değilde hani arada bir ona iyi şeyler de denk gelirse daha mutlu olurum, çünkü sen de biliyorsun mutlu olmayı fazlasıyla hak ediyor. ilahi adalet diye bir şey varmış orada mümkünse bu dünyada da görebilir miyiz biraz diye meraktayız? Çok sevdiğin birini üzen insanların canını acıtırsam günahta indirime giriyor mu? Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1566566992661227358.post-38277838871037890522009-02-06T04:47:00.000+02:002012-12-06T12:01:50.705+02:00pembe - morBir tane boyama kitabı alırsın oyuncak dükkanından, bir kutu da boya, sonra başlarsın filleri ve ayıları boyamaya ve diğer tüm içi boş şekilleri. Sonra pembenin üstüne mor olur mu kırmızı yanına sarı koyayım aman sarının yanına lacivert gelmesin diye başlarsın ciddi ciddi uğraşmaya. Rahatlarsın bir süre sonra, tek derdin filin kuyruğunu taşırmadan boyamaya çalışmaktır. En sonunda farkedersin ki sende içi boş bir şekil gibisin, ister fil ister civciv, tek umudunsa seninde içinin boyanmasıdır, sabrını taşırmadan...Zeynep Tokmakhttp://www.blogger.com/profile/04240744680887194858noreply@blogger.com1