BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

6 Aralık 2012 Perşembe

Dans



Büyük ihtimalle kumsalda ve büyük ihtimalle ateş başındaydı Adem’in çocuğu, avladığı hayvanın gerilmiş derisine ilk vurduğunda. Ve Tanrı ritmi yarattı. Elinde gitarı yoktu, gözleri gökteki garip küçük ışıklar gibi parlayan kızı tavlayabilmesi için. Hiç bir şey yokken, ritmi vardı, bir de çekinmeden vahşi hayvanların önünde duran bedeni. Av mı avcı mı olduğunu anlayamadığı zamanlarda korkudan titreyen bedeni bu sefer elinin her darbesinde istemsiz kasılıyordu ilk defa, huzurla.

Her şeye olduğu gibi Adem’in oğlu geç kalmıştı tavlama sanatına.  Bugün dalga geçmek için kullandığımız kuş beyinli lafına inat, simsiyah gövdesini huşu içinde sallayarak dişinin ilgisini çekmeye çalışan Cennet Kuşu çoktan çözmüştü dansın doğaya torpilini. En iyi dansı yapan kızı alır.
İster bilerek ister şuursuzca kadın ve erkeği birbirine çeken o titreşim, iki cinsin diline getiremediği tüm cümleleri vücudun tamamına yaymakta ustaydı. Evrensel dil diye bir şey vardıysa adı vücut dili soyadı danstı. Bir el hareketinden Dünya savaşı çıkabileceği gibi, bir bilek kıvrımından kaç hayat zevk içinde ziyan oldu sayamayız. Anlatmak istediğini kurduğun cümlelerle bile ifade edemezken, müziğin akışına kaptırdığın vücut yedi ceddinin seceresini ortaya dökerdi. Dans ederken yalan söyleyenini gördünüz mü hiç? İçindeki ateşi saklamaya çalışan tangocu olur muydu acaba? Bir boğa güreşi arenasında, kanın akmadan önceki son saygı duruşuyla başladı Pasadoble’ nin güreşçiyi sunması. Ölüm ve hayat arasındaki çizgiyi, çift ayak vuruşuyla anlatmasıydı katilin. Avustralya yerlilerinin cenazelerini dansla defnetmesi, ruhun huzur bulması için edilen duadan farksızdı.

Ruhani tapınma, af dileme, şükretme ve hatta eski Yunan’ lıların askerlerini savaşa hazırlama seramonisi olarak kullanılmasının öncesinde, sadece eğlence amaçlı edilen danslar Mısır’ a dayanırken, raks ile mest olan dedelerimizden geliyor kıvrımlı hareketlerin cazibesi.

Elinden tutup aynı melodide hareket ettirdiğin ayakların, ten ayırt etmeden, tüm siyasi, fiziki ve coğrafi haritalara karşı durur. Çünkü tutkunun özrü ve affı yoktur.  Brezilya, Afrika’ dan Rio’ ya getirilen kölelerin tepki olarak çıkardığı Samba’yı  kendi marifeti olarak sunmakta sakınca görmediği gibi, milli bir gurur olarak göğsünü kabartmıştır. İçinde yaşadığın koşul ne olursa olsun ruhunun karşı koyamadığı ritmi ne kadar özgür bırakırsan o kadar yaşadığını hissedersin aslında. Dünya’da başına gelebilecek en iyi şeydir kendini kaybedercesine dönmek etrafında.

Gözünü yerden kaldırıp hoşlandığın insana baktığında, heyecandan duracak gibi olan kalbine umut ışığı yakan, mekanın hoperlörlerinden dizlerine çarpan o slov müziğin başlangıcıdır. Kimsenin itiraz etmediği saygın bir yakınlık için bütün gece beklenen yavaş müzik, iki bedenin kalplerinin birbirine en yakın halinde sallansın diye vardır. Oğlan kızın beline sarılıp kız da oğlanın omzuna koydumu elini, kıyamet kopsa zebaniyi dinlemeyecek halde dolanırlar dans pistinde. Sarılmanın şehvetinden haberdar bedenler, ışıktan hızlı turu tamamlarlar Dünya’nın etrafında.

Vücudunuzun parçalarını birazdan sizden ayrılacakmışçasına sallamanız veya her notada ayrı figür sergilemeniz önemli değil. Sevgilinizin boynuna sarılıp hacıyatmaz gibi devrilip kalkmanız da sorun değil, adımlarınızı sayıp tam ritme göre sekil almanız da. Anlatacak bir derdiniz veya Dünya’ya soracak bir hesabınız varsa, mutlu olmak için, öfkenizi vurmak için ifade etmek için, ruhunuzun özgürlüğü için, kalkın ve dans edin.     


46 Magazin

0 yorum: