Eskide
yaşamak kimseye hayır getirmez derler, 90’lı yıllarda sivilceliyseniz durum
başka. Geçmişinize aşık bile olabilirsiniz. Bit pazarına nur yağdırmaktan
bahsetmiyorum, bugün ne yaşanıyorsa hepsi taklit diyorum o kadar!
Televizyon
bizim eve girdiğinde en büyük keyfim kauçuk emzikti, şimdi kahvem doğru oranda
sütle karışmazsa sorun çıkarıyorum. Çok çok uzun yolların ötesinde başlayan
diziler, filmler bizi ekran başına kilitlemeye yeni yeni başlamıştı. 80'li
yıllarda deprem olsa yerinden kıpırdamayacak duruma geldik eğer televizyonda
Dallas başlamışsa. Sokağa çıkma yasağı ilan edilse böyle seferberlik
görülmezdi, JR Sue Ellen'ı aldattığında. El elin eşeğini türkü çığırarak
ararmış diye atasözümüz varken, aldatılmış kadının kocasına beddualar
yağdırmaya başladık ekran karşısında. 1990'da özel bir kanalın açılmasıyla
kumandadaki rakamlar bir işe yaramaya başlamıştı. Diziler çoğaldı, çoğaldıkça
bagımlılığımız da arttı. '8'den sonra dışarı çıkamam canım bu gece baldız
eniştesine kaçacak!'
Konu
komşu dedikodusunun az geldiği zamanlarda dizi karakterleri yetisti imdadımıza!
Sanal arkadaşlıklar chatte başlamadı düşünülenin aksine, başrol oynuyordu
kankamız, benim arkadaşım birkaç milyon kişinin daha arkadaşıydı.
Herkesin
arkadaşı kendine kıymetlidir. Mesela benimkiler kardeşten fazlası. Dostlar için
söylenmiş birbirinden afilli cümleler vardır elbet, fakat hicbiri 'Friends'
gibi anlatamadı derdini. 6 en yakın arkadaşın hayat meselelerini öyle bir
dizide buluşturdularki, sen Ross oldun ben Rachel! En sevdiğimiz ve çok da zeki
olmayan arkadaşımız da Joey olmuş çıkmış. Bir dizi düşünün o kadar konsantre ki
10 yıllar içinde 100'lerce diziye ilham olmuş, hatta yeri gelmiş repliklerini
bile paylaşmış!
Arkadaşların
komün hayatı yalnız sit-com'larda değil dramalarda da pek durgun değildi. Bizde
'Evimiz Hollywood'da' adıyla yayınlanan 'Beverly Hills, 90210' sosyetenin
dibindeki bir grup arkadaşın lüks, şımarık, entrikacı hayatlarını en sevimli
haliyle anlatmaya çalışmıştı. Birbirinin kuyusunu kazmayı seven can ciğer kuzu
sarması dostlar mı istersin, arkadaşının sevgilisine göz koyanları mı sen seç.
Multi zengin ailelerin birbirinden önemli sorunlarını seyrederken Allah başka
sıkıntı vermesin demekten kendimizi alamamıştık!
Ağzına
kadar dolu bir evde, ne kadar mutlu mesut yaşanabilir denemelerinin yapıldığı
en başarılı dizilerden birtanesi de Full House'tu. Benim yaş grubum için
oradaki tek adam da muhteşem seslendirmesiyle birlikte Jesse dayıydı. Genç
kızlığını hafif toplu geçiren D.J. , ailede pek de önemli bir yeri olmayan
ortanca Stephanie ve yakışıklı dayısının kucağından inmek bilmeyen en sevimli
üye Michelle'in bir baba bir dayı ve babanın en yakın arkadaşıyla geçen
hayatlarını keyifle izlerdik. Bize iyi gelen kendi ailemizde yaşadığımız
sorunların benzerlerini başka hayatlarda da görebilmekti, kurgu üzerinde de
olsa.
Çekirdek
aile kurnak için ille de annei baba ve çocuk gerekmez. Yaşlı bir anne, herkesi
mantığa davet eden kızı, kardeşten yakın dostlarıyla dünyanın belkide en
özenilesi çekirdek ailesi Altın Kızlar olarak gelmişti ekranımıza. Muzipliğin
dünyada en çok yakıştığı huysuz ihtiyar Sophia kalan 3 kişinin hayatlarını
zindana çevirmek gibi sevimli bir hobisi olmasına rağmen dizinin en sevilen
kararkteri oluvermişti.
90'larda,
Nasa henüz bu kadar çıldırmamışken uzay ve uzaylı dostlarımız hakkında hayal
kurmak daha kolaydı. Bana sorsalar tüm uzaylıları dost bilir evimi açardım,
bizim de Alf gibi tanıdıklarımız olsa fena mı olurdu? Bizden çok önce çekilip
yayınlanmış olsa da tekrar seyrediyor olmaktan asla gocunmazdım. Tanner ailesi
kadar şanslı olmayı dilerdim hep. Birgün evimize Alf düşse diye içinden geçirmeyen
çocuk mu olur? Bu ülkede uzaylıyı kendi köylüsü gibi bilip peşinden taşla
koşacak samimiyette insanların gelişimine sebep olmuştur. Dizi severlerin
uzayla ilişkisi de hemen bitmedi tabi. Çocuktan büyüğe herkesin sihirli güçleri
olduğu hayalleri vardır. Eğer yoksa hemen bugün kurmaya başlayın! Bunu en güzel
şekilde anlatmaya çalışan senaristler 'Bu Dünyanın Dışından' ı yazdıklarında
seneler sonra hatırlanacaklarını tahmin etmişlerdir heralde. İki işaret
parmağını birleştirdiğinde zamanı durduran Evie, bir şekerlik aracığıyla ev
halkıyla iletişim kuran ve uzayda ikamet eden babası Troy, çocukluğumun en
eğlenceli karakterleriydi.
Süper
gücleri olanlar sadece uzaylılar değildi. Düşük standartlarda bir gelire sahip Fiko
bile 'Süper Baba' olduğunu tüm mahalleye kanıtlamıştı. Sıcak bir mahalle dizisi
yapalım da ailelerimize birliği beraberliği unutturmayalım amacıyla yola çıkan
yapımcılar belki de kendilerini bile tahmin etmediği başarıyla diziyi herkese
sevdirmişti. Hatta Süper Baba'nın jenerik müziğini blok flütle çalamayan
öğrencilerin kaanat notları düşük gelirdi.
Ne
olursa olsun, yayından kaldırılmasının ardından televizyon kanalının santralini
kitleyip, uğruna kanal binası önünde eylem yapılan tek dizi Şehnaz Tango'dur. Kendi
ayakları üzerinde durmaya çalışan ve iki kız evlat büyüten Şehnaz'ın bir o
kadar umursamaz eski kocasıyla yaşadıklarının anlatıldığı dizi 4 sezon sonunda
insanları kendine çoktan bağlamış, hayran kitlesini süprizlere boğmaktaydı ki
en büyük sürprizi yayıncı kanal yaparak diziye son verdi.
Ve
sonra o geldi, elinde kural kitabıyla. Herkes ondan korktu ama babacan bir
tavrı da vardı hani. Seyredenler gözlerine inanamıyorlardı, hem yakışıklı hem
yiğit hem yardımsever hem kahraman açık, mert, korkusuz bir adamın varlığına.
Yusuf Miroğlu dendiğinde 9 kusurlu hareket insanların dimağlarından silinmişti
bile. Deli Yürek uzun bir süre kimlik arayışında olan seyrek bıyıklı
delikanlıların Scare Face'den sonra 2. idolüydü.
Karakterleri
belki kimsenin idolü olmayan ama 13 sene aralıksız devam edip, her pazar akşamı
aile bireylerinin banyo yapmasını sırasını yayın saatine göre belirlediği
yegane dizi Bizimkiler'di. Zengininden orta düzeyli ailelere, alkoliğinden
kabadayısına binlerce çeşit insanın kan dökülmeden nasıl birarada yaşadığını
anlatan en bizden diziydi. Apartman yöneticisiyle anlaşamamak zaten bizim ata
sporumuz değil mi? Ya da eve kör kütük sarhoş gelip tüm apartmanı ayağa
kaldıran keyif sever amcayla emektar karısının kavgasında kaç uyku kaçtı? Tabi
o zamanlar şimdi pek ortalıkta bulunmayan hoşgörü hakimdi. Sabri bey bile bezen
insafa gelirdi.
90'larda
yaşanılanların büyük bir kısmı bugün hala taklit ediliyor, en özgün senaryolar
veya müzikler o zamankilere nasip oldu da biz mi şanssız bir nesiliz ya da
10'ar sene aralıklarla tembellik katsayımız mı artıyor bilemiyorum. Başka bir
değişle: cıvık bacım bunlar afedersin.
46 Magazin
0 yorum:
Yorum Gönder